1 | Eski günler

1K 59 7
                                    


2011, sonbahar ayları.


"Kaçma!"


Seokjin'in peşinden koşarken aynı zamanda bağırıyordum. Yanından geçtiğimiz her insan bizlere onaylamaz bakışlar atıp, ne kadar rahatsız olduklarını göz önüne seriyorlardı. Seokjin nefesine yenik düşüp yavaşladığında, bunu fırsat bilip hızlandım ve sırtına atladım. Kollarımı boynuna dolarken nefes alabileceği kadar boşluk bırakmaya çalışıyordum.

"Pes et Seokjin! Beni yenemezsin."

Boynunda ki kollarımı elleriyle kevşetmeye çalışırken mırıldandı.

"Tamam, pes. Nefes alamıyorum."

Gülerek sırtından indim. Namjoon'a baktım. Sessizce duruyordu. Köprünün kaç metre yükseklikte olduğunu mu hesaplıyordu o? Hah, korkak.


"Ne o, korktun mu Namjoon?" dediğimde kafasını iki yana, olumsuz anlamımda salladı. Sinsice gülümseyip bana baktığında sadece köprünün metresini hesaplamadığını anlamıştım.


"Neden ilk sen atlamıyorsun, Jungkook?"

"Aynen."

Seokjin onu onayladığında, bozulduğumu belli eden bakışlarla onlara baktım. Hani beraber atlayacaktık? Geriye doğru adımlarımı atmaya başlayınca, Seokjin'in Namjoon'a fısıldayışını duymuştum.

"Gerçekten atlayacak mı? Bu yükseklikten mi? Bir taraflarını kıracak."

"Boşver Seokjin."

Koşmaya başladığımda, hissettiğim adrenalin ile bağırdım.

"Denemeden bilemezsin!"

Soğuk su beton etkisi yaratırken, su yüzüne çıktım. Kabul ediyorum, bu biraz acıtmıştı. Diğerlerinin benim işaret vermemi beklediğini görünce, sesimin onlara ulaşması için iki elimi ağzımın kenarlarına yaklaştırıp konuştum.

"Hadi, gelsenize."

"Acıdı mı?"

Seokjin'in sorusuna karşı yüzümü buruşturdum. Evet, acıdı Seokjin. Bu ayrıntıyı bilmene gerek yok. Eğer acıdığını söylersem korkaklık edip atlamayacaklarına adım gibi emindim.


"Yok be! Su çok güzel, sizde atlamalısınız!" dediğimde geriye doğru giden bedenlerle hınzırca gülümsedim.


Çok geçmeden su damlaları yüzüme çarpmıştı.Boğulma tehlikesi yaşamak istemiyordum bu yüzden karaya doğru yüzmeye başladım. Beş dakikadır suyun içindeydim, donmuştum.

"Hani acımıyordu, seni yalancı."

Kahkaha atarak geri köprüye ilerlemeye başladım. Duyduğum cıvık ayak sesleriyle onlarında sudan çıktığını anlamıştım.

Ayak sesleri.

Hızla sırılsıklam olmuş ayakkabılarıma baktım. Çok pislenmişlerdi.

"Of, ayakkabıları çıkarmayı unutmuşum."

Mızmız bir şekilde söylendim. Namjoon tırsmamı sağlamamı sağlayan o kelimeleri söylediğinde, muhtemelen hava estiğinden, titredim.


"Sorun olmayacağına emin misin? Onlar Jooheon'dan ödünç aldığın ayakkabılar değil miydi?"

Jooheon hyung, bizden altı yaş büyük, bu onu on sekiz yaşında yapıyor sanırım, ablamın sevgilisiydi. Küçük gözleri ve bana göre iri olan cüssesiyle oldukça korkunçtu.

The Shape of Voice || TaekookWhere stories live. Discover now