8 | Arkadaş olmak

413 49 2
                                    



5 yıl sonra, lise üçüncü yılın sonbaharı.



"Jeon Jungkook'a yaklaşmasanız iyi olur. Zorbanın tekidir."



Namjoon bunu orta okul giriş törenimizde söylemişti. Sürekli aynı soru geliyordu.


"Senin hakkında tuhaf bir söylenti dolaşıyor. Bu canını sıkmıyor mu? Gerçekten birini okuldan nakil olmaya mecbur mu bıraktın?"


Hepsini onaylamıştım. Benim hatamdı. Bu söylentiler yayılmıştı ve adım 'zorba' olarak anılmıştı. Kısacası, dışlanmıştım.




Lise üçüncü yılımın sonbaharında, annem için kazandığım tüm parayı biriktirmiştim. Her şeyimi satmış ve birçok işte çalışmıştım. Bunlar annemin ödemek zorunda kaldığı işitme cihazlarının parasıydı.



Yatağında mışıl mışıl uyuyan anneme baktım. Bu kadını nasıl bu kadar üzmüştüm? Para zarfını baş ucuna bırakıp fısıldadım.



"İyi bir evlat olamadığım için özür dilerim, anne."






İşaret dili sınıfı toplantısı vardı bugün. O yüzden hızlı hareket etmeliydim. Evden çıkmadan önce üzerimi kontrol ettim. Beyaz tişört, kot pantolon ve kot ceket ile idare ederdim. Bisiklete bindiğim gibi sürmeye başladım.




Yol biraz uzundu bu yüzden hızlı sürmem gerekiyordu. Bacaklarım iflas edecek diye korkmuyor değildim. Binanın önüne geldiğimde bisiklet yeri olmadığından, herhangi bir demir parçasına kilitledim ve koşarcasına sınıfa gittim. Yanından geçerken duyduğum isimle yavaşladım.



"Taehyung, dikkatli git olur mu? Sonra görüşürüz."




Taehyung? Acaba benim Taehyung'dan mı bahsediyorlardı? Bu işaret dili kurslarına onun yüzünden başlamıştım. O gitsene bu vicdan azabı hep benimle kalmıştı. Ölmeden önce son bir kere onunla konuşmak istiyordum bu yüzden işaret dili öğrenmiştim.




Yutkunarak arkamı döndüm. Kestane saçları ve esmer teni ile bir çocuğu görebiliyordum. Bu gerçekten Taehyung muydu? Anlık bir heyecan ile arkasından ilerledim ve bileğinden yakaladım.




"Taehyung?"




Şaşkınlıkla bana baktı. Beni unutmamıştı değil mi? Arkasını dönüp koşmaya başladığında onu takip ettim.




"Hey, bekle! Beni hatırlamadın mı?" dedim koşmaya devam ederek. "Altıncı sınıftan Jeon Jungkook! Taehyung bekle, lütfen."



Eğer kaçarsa söylemek istediklerimi ona söyleyemeyecektim. Bunun vicdan azabıyla yaşıyordum zaten, o giderse ne yapardım? Koşarken ayağımın takılmasıyla son anda duvardan destek aldım ve düşmekten kurtuldum. Daha fazla koşamazdım, bisiklet sürmekten dolayı zaten yorulmuştum. Sırtımı duvara yaslayarak oturdum ve kollarımı dizlerime sararak, başımı gömdüm. Kaçmıştı işte.


Yaklaşık beş dakika nefesimin düzene girmesini bekledim. Kafamı kaldırdığımda dibimde bulunan bir Kim Taehyung görmemle, geriye çekilmeye çalışmıştım. Bu hareketim, kafamı duvara çarpmamla sonuçlanmıştı. Kafamı duvara çarpınca acıyla öne savrulmuştum. Bu da Taehyung'a kafa atmam ile utanç kaynağına dönüşmüştü.



"Özür dilerim." dedim. Sonra işaret dilini bildiğimi göstermek amacıyla el işaretleriyle söyledim. Çantamı açıp içinden 'iletişim defterini' çıkardım. Onu saklamıştım.



The Shape of Voice || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin