12. Bölüm

3K 340 139
                                    

🍁+50 VOTE 🍁

Önceki yaşantımda patronumun bir çocuk olacağını asla düşünemezdim.

Henüz olgunluğa kavuşamamış küçük bir patronum vardı ve bu nedensizce hoşuma gidiyordu.

Yaşının verdiği enerjisi ile beni güldürüp duruyor, bir an olsun susmuyordu. Güzel konular açarak muhabbetimizi akıcı bir hale getiriyordu.

Tamam, biraz garip davranıyor olabilirdi ama bu benim için sorun değildi. Sonuçta her zaman yaşımdan küçük davranışlar sergiliyordum. Demek istediğim, onunla takılmak düşündüğümden de iyiydi.

"Burası mı?"

Yaz bitmek üzereydi, havayı sarmalamış iç ürperten bir soğukluk vardı. Bu hoşunuza gidecek olanlardandı.

Derin bir nefes aldığınız zaman sizi mutlu edecek olanlardan.

"Evet. Gerçekten teşekkür ederim."

En azından yolculuğumuz boyunca konuşmaktan Namjoon'u düşünüp moralimi bozmamıştım. Aksi halde o kertenkele suratına işemeyi bile hayal edecek kıvama sokmuştu beni.

"Sorun olmadığını söylemiştim. Eğlenceli bir yolculuktu."

Benimle birlikte arabadan inmiş, hemen dış kapının biraz ilerisin de son konuşmalarımızı yapıyorduk.

"Haklısın, bir ara gülmekten karnım ağrımaya başlamıştı."

Evet, saçma bir şekilde yaptığım espirileri anlayıp, buna kahkahalar atan ilk insandı. Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini kimse bilemezdi.

"Doğrusu mizah anlayışına hayran kaldım."

Bir kez daha gülüşüp, kıkırdamamızın ardından ayrılmamız gerektiğini biliyordum. Bu nedenle hafifçe geriye çekilerek derin bir nefes aldım.

İşte tam o sırada arkamdan gelen tanıdık ses sohpetimize ortak oldu.

Jungkook yetişkin bir tavırla boklu kocamı selamlarken bende kapının girişine doğru ilerledim.

Namjoon'un bakışlarına maruz kalmak çok sinir bozucuydu. Ne vardı yani? Hem arabamın lastiğini patlatmıştı, hem de o park alanında beni yalnız bırakmıştı. Ne bekliyordu ki?

"Görüşürüz, hyung!"

Bakın işte bunu Namjoon ve ben kesinlikle beklememiştik. Tamam, arabada oldukça samimi konuşuyorduk ama.. Bilmiyordum işte.

Jungkook arabasıyla uzaklaşıp giderken, hafiften üşümeye başlamış bedenimi içeriye attım.

Tabii ki Namjoon'la konuşacak değildim. İlk iş günüm olduğu için deli gibi yorgundum. Tek düşünebildiğim bir an önce yatakla buluşmaktı.

"O sana hyung mu dedi?"

Ben merdivenleri çıkarken, arkamdan takip eden ayak seslerini umursamadan odamıza doğru yürümeye devam ettim.

"Ben konuşurken cevap ver, Seokjin. O patron bozuntusu sana hyung mu dedi?"

Bu adam emri vaki konuşunca ağzına vurasım geliyordu. Yani belki öpesimde geliyor olabilirdi ama hayır! Asla öpmeyecektim. Hah.

"Bilmem, öyle mi demiş?"

Önceden de bu kadar kıskanç mıydı? Yoksa gittikçe yaşlanıp-huysuz olmaya mı başlıyordu. Gerçekten hiçbir fikrim yoktu.

Gardırobumdan rahat bir şeyler seçmeye çalışıyordum ama bu adam resmen sırtıma yapışmıştı. Elleri bedenime dolandığında ve omzu başıma düştüğünde, yemin ederim ayaklarımın dibine doğru erimeye başlamıştım.

Fake Baby//Namjin//Where stories live. Discover now