Heyecanla sorduğumda Ege'ye doğru eğildi. "Fırtına, şuraya söyleyebileceğin her hangi bir yemeği söyle. Öleceğim burada açlıktan, kendimi imha edeceğim. Hadi!"

Ege telefonu alıp bir numarayı aradığında Ekin bana döndü. Tek gözüm hala Ege'nin üzerindeydi. Özlemekten ölünüyor muydu acaba, hele de birkaç adım uzağındayken özlemekten?

"Büyük bir şey istemedi ama küçük bir şey de yapacak değiliz. Bizim sitenin havuz başında parti ayarladım."

"Vay," dedim iki yana doğru hafifçe sallanarak. "E müzik?"

"DJ gelecek, canlı müzik düşündük ama dersler başlamadan önce son parti hazır millet bir kurtlarını döksün dedik sonra."

Ellerimi birbirine çırptım. Ekin Göksoy sahaların olduğu kadar partilerin de kralıydı. Yarın gece yanacaktı buralar.

"Mert'e sürpriz mi peki?" diye sordum, bir anda aklıma gelen durumla dikkatimi vererek.

"Yok ya, nasıl sürpriz olsun adamla dip dibe yaşıyoruz." dediği an bunu kanıtlarcasına barın arka kapısından Mert ve Sıla girdi.

"Doğum günü çocuğu da geldi."

"Bıraktın mı Çisil'i?" diye sordum, Mert'in yanağını öperken.

Kocaman gülümsedi. "Nora," dedi heyecanla. "Yarın onu da çağırır mısın?"

"Numarasını bulmam lazım."

Sıla, Ege'yi öpüp bana döndüğünde "Bende var numarası." dedi.

"A, harika o zaman sorun çözüldü."

Mert bu kez Sıla'ya döndü ve gözlerini kocaman açtı. "Çağırırsınız değil mi?"

Sıla gülümserken Mert'in omzuna dokundu. "Çağırırız." dedi.

"Allahım," dedi Mert bar taburesine otururken. "Dünyanın en mükemmel arkadaşlarına sahibim."

Sıla çantasından bir saklama kabı çıkartıp Ekin'in önüne bıraktı. Ekin bir kabın içindeki sarmalara bir de ona baktı "Sarma!" diye bağırdı ardından.

"İçine mi doğdu aç olduğum?" diye sordu Ekin kabı açıp bir tane sarmayı ağzına atarken.

"Yok, Ege aradı."

"Açım diye diye inlettin koca barı, al sana Sıla eli değmiş sarma. Ye de sus."

"Fırtına!" dedi Ekin ağzına birkaç sarma daha atarken. "Nora evlenmezse, söz ben evleneceğim seninle."

İştahla sarmayı yerken büyüyen gözlerimle Ekin'e baktım. Bu ağzından düşmeyen bir espriydi, bizim evlenmemiz üzerine türlü sataşmalar yapardı ama şu an içinde bulunduğumuz konum pek uygun değildi.

Ege bakışlarını Ekin'den çekip sabır dilenircesine nefes aldığında biraz önce girmeye yeltendiğim ama engellendiğim odanın kapısı açıldı ve içinden çok sevgili Berrak çıktı.

"Merhaba," dedi Berrak mırıltıyla. Bakışları beni bulduğunda yüzü buruştu.

Haklıydı, beni burada istemiyordu. Haklı olması bir sonuca bağlanmayacaktı ne yazık ki, arkadaşlarım buradaydı ve beni burada onları gördüğü sürece görecekti.

Kendine saygısı olan her kadın gibi onlarla başka yerlerde görüşebilirdim elbette ama benimle görüşmeye bağımsız olarak yanaştıkları söylenemezdi. Ben de kendime mecbur bırakmak durumunda kalıyordum en azından bir süre.

Mecbur bırakmak... Belki de hayatım boyunca çevremdeki herkese yaptığım gibi.

Ekin, elinde tuttuğu bir tane sarmayı bana doğru uzattığında bakışlarımı Berrak'tan çektim. Elindeki sarmayı alıp yediğimde Sıla'ya döndüm.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin