"Kötü haberlerin erken yayılmak gibi bir huyu vardır."

Gözlerini kıstı, oyuncu bir ifadeyle gülümsedi. "Kötü mü, işte şimdi kalbim kırıldı."

"Hadi ya," dedim, yüzümü buruşturup onun gibi oyuncu bir ifade edinerek. "Neyse artık, Ekin'in çıkamadığı maça sayarsın."

"Ekin Göksoy..." Başını havaya kaldırıp güldü. "Fazla dişli bir rakip."

"Rakip?" Kaşlarımı çatıp gözlerimi kıstım. "Bak bunu ilk kez duyuyorum işte. Birinin Ekin'i rakibi olarak görebilmesi için, cidden iyi olması lazım."

"Bir gün gelirsin izlemeye, kendin karar verirsin."

"Nasıl olsa Ekin'in takımı ile maça çıkmayacak mısınız? O zaman en önden izleyeceğim zaten..." Son anda bir şey hatırlamış gibi yüzümü buruşturdum. "Gerçi gözümü bizim çocuklardan ayıramam, malum top hep onlarda olacağından."

Başını hızla iki yana sallarken bir adım daha yaklaştı. "Bence basketboldan anlamıyorsun."

Kollarımı çözüp ellerimi arabanın güneşten dolayı ısınan yüzeyine yasladım. "Bence karşındakini fazla küçümsüyorsun."

"Öyle olsaydı burada olmazdım."

Niye burada olduğunu ikimiz de biliyorduk. Kafamdaki sesler duygularım ile çıkmaza girmediği zamanlarda gereksiz sorular sormazdım. Aybars'a neden buradasın, diye sorarak zaman kaybedecek değildim. Neden burada olduğunu bilecek kadar Aybars gibilerini tanırdım. Ben onun oyununa eklenecek içeriden bir kaynaktım, beni yanına çektiği an Ege'ye karşı öne geçecekti. Bir şeyler planladığı her halinden belliydi ama atladığı bir nokta vardı, ben başkalarının planlarına göre oynamazdım.

"Sonuca doğru ilerlerken bölmeyeyim ben, devam et."

"Seninle ortak bir çıkarımız var," dedi, konuya girerek. "Sana ne kadarı anlatıldı bilmiyorum ama bu hikayede kullanılan taraf benim. Ve kanımı yerde bırakmak gibi bir niyetim yok."

Gözlerimi kısarken başımı arkasında bir noktaya çevirdim. "Birazdan kadraja fedailerin mi girecek?"

"Genelde tek çalışırım." dedi, oyunuma devam ederek.

"Bak," dedim, yaslandığım yerden ayrılıp tam karşısında durduğumda. "Kafanda ne var bilmiyorum, anladığım kadarıyla beni oyuna dahil edip Berrak'ı geri almak istiyorsun..."

"Yanlış." dedi, cümlemin devamını beklemeden. "Onu geri istemiyorum, ona duyduğum aşk benim içimde çözeceğim bir sorun ama beni rezil etmesi... Bak işte bunu herkesin gözü önünde çözmem gerekiyor."

"Benden ne istiyorsun?" dedim, ne istediği açıktı ama ayrıntılara ihtiyacım vardı.

"İş birliği istiyorum. Sana arkadaşlarını sat demiyorum, satmazsın da zaten." Durup mavi gözlerini açarak kahverengilerime baktı. "Satar mısın?"

Güldüm. "Ege ile düşmanlığını anlıyorum... Yani hak vermiyorum da sebebini görüyorum ama Ekin?"

"Nora," dedi, böyle bir şeyi sormuş olmama şaşırır bir hali vardı. "Sadece görünüşten ibaret olmadığını biliyorum. Güzelsin, gerçekten güzelsin."

Bunu öyle bir yavaşlıkta, kendine kabul ettirerek söylemişti ki... Takdir için teşekkür etmem mi gerekiyordu?

"Ama seni özel yapan güzelliğin değil."

"Neymiş?" diye sordum, gerçekten bunu merak ediyormuşum gibi. Beni özel yapan birçok şey vardı ve benim bunların hiçbirini Aybars'ın ağzından duymama gerek yoktu.

İLKYAZWhere stories live. Discover now