-10-

248 22 3
                                    

Sabah gözlerimi erkenden açtım.Yataktan kalkıp lavaboya girdim, yüzümü yıkadım. Tekrar üstümü giyinmek için odama gittim. Gardırobumu açtım, bugün giyeceğim üstümü ayarlamak için şöyle bir baktım. Giyeceklerimi aldım ve giyinmeye başladım. Giyindikten sonra parfüm sıkmak için parfümlerin olduğu yere gidecektim ki dün kokunun kıyafetlerime sinmesi için koyduğum montum aklıma geldi. Kokunun belki kıyafette olabileceğini düşündüm o yüzden parfüm sıkmaktan vazgeçtim.
  Mutfağa girdim ve hemen domates, salatalık gibi şeyler hazırlamaya başladım. Buzdolabından yumurtayı alıp, yumurtayı kaynattım sonra da eksik olan şeyleri de hazırladıktan sonra yemeye başladım. Saate baktım erken kalktığım için daha zamanım vardı ama benim yine de hızlı olmam gerekiyordu o yüzden hızlı bir şekilde kahvaltıma devam ettim.
  Kahvaltımı bittirdikten sonra odadan çantamı aldım ve kapını yanına gittim. Bugünde soğuk olacaktı o yüzden askılıkta olan bir montu aldım ve ayakkabılarımı giyip asansöre binmek için düğmeye bastım. Asansör kapısı açıldı karşımda Ha Nael'u gördüm. Kesin onu götürmemi isteyecekti. Ha Neul:
"-Okula beraber gidelim mi?" yine tahminlerim yanlış çıkmamıştı. Hayır diyemezdim çünkü buraya kadar gelmişti bu yüzden,
"-Tamam." Dedikten sonra asansöre binip aşağıya indik. Arabanın yanına geldiğimizde anahtarla arabanın kapısını açtım, koltuğa oturdum ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladım. Ha Neul:
"-Dün ki kişiyi tanımış olmalısın ki onunla birlikte gittin." Dedi ve o dünkü kişinin kim oluğunu anlamıştım. Hayır demeyecektim çünkü onu kendime karşı yakın hissediyordum ve ona dün de söylemiştim benden çekinmemesi gerektiğini ve yakın olmasını. O yüzden:
"-Evet." Dedim kısa bir süre sessiz kaldı ardından,
"-O kişi benim ilk okuldan beri arkadaşım.  Onunla her sırrımızı paylaştık. Her gittiğim okulda sesiyle ve çaldığı piyona ile çok beğenilirdi. Özellikle dış görünüşü. Kabul ediyorum kıskanıyordum ve hala da kıskanıyorum o güzel ve yakışıklı bu nasıl oluyo bilmiyorum! Ve bu haksızlık Tanrı onu sadece yakışıklı yapmalıydı." Güldü aynı şekilde bende güldüm çünkü benim kaç günlerdir söylediğim her şeyi bir kere de söylemişti. Herkes kusursuz olduğunu biliyordu bu bir gerçekti. Ha Neul:
"-Ne oldu bir an sustun?"
"-Söylediklerini düşünüyordum. Gerçekten öyle." Dedikten sonra bana baktı ve:
"-Demin ki gülüşün samimiydi o samimilik birisine bir şeyi özletti." Dedi ve o özleyen kişi Ha Neul'du.
"-O özleyen kişi keşke önceden bıraktığı yıldızını bırakmasaydı." Bana döndü ve söylediği söz yüzünden arabayı durdurmama sebep olmuştu.
"-Seni seviyorum." Hala sadece dümdüz yola bakıyordum.
"-Unutamadı o yıldız. Kovuldu ama kovulurken canı acıyordu. Belki o acıyı sadece o zaman yaşayacağını zannediyordu. Ama öyle olmadı o yıldızın her geçen gün canı daha da acıdı." Dedi ve ona dönerek:
"-O yıldızın canı acımadı bırakılan o çok seven yıldızın canı acıdı!"
"-Ama bıraktım bırakırken zorlandım canım acıdı!"
"-Sen bıraktın ama en çok bırakanın canı acımaz en çok bırakılıp terk edilen çok seven kişinin canı acır! " dedikten sonra gözümden küçük kalp kırıklığı ile dolmuş o göz yaşlarımdan biri aktı. Ona döndüm tekrar. Baktım. İçinde büyük bir pişmanlık görmüştüm ama çok geçti. Kalbim bir daha iğleşir miydi bilmiyordum. Gözlerine baktım. Kalbimin küçük bir yerinde o küçük yıldızın hala onu sevdiğini görüyordum. Seviyordum ama eskisi kadar değildi. Canım yanmıştı ve şimdi öylece aptal bir şekilde kabul edemezdim.
  Sinirli bir şekilde arabayı çalıştırdım. Bir süre sonra okula geldik. Ona:
"-Göz yaşlarını sil!" Dedikten sonra arabadan indim ve arkamdan Ha Neul indi. Arabayı kilitlendikten sonra tam gidecektim ki Ha Neul:
"-Özür dilerim." Dedi hiç takmamış gibi hızlı adımlarla merdivenlerden yukarıya çıktım ve okuduğum bölüme doğru tekrar merdivenlerden çıktım. Sınıfa girdim ve dersin başlaması için sırama oturarak öğretmeni bekledim.
———
  Sonuncu ders bitmek üzereydi. Saniyeler kalmıştı. Herkes saniyeleri sayıyordu. Bazı kızlar ise sadece odak noktalarını bana çevirmişlerdi bu sinir bozucuydu. Süre dolduğu an ben hemen ceketimi giymek için kalktım. Ceketimi giydikten sonra birkaç kız öğrenci yanıma geldiler arkama tren olmuş gibi dizildiler. Arkama dönüp:
"-Lütfen bugün yapmayın gerçekten keyfimde değilim. Üzgünüm"
Herkes üzgün bir surat aldılar ve yavaş bir şekilde sınıftan çıktılar. Sınıf bomboş oldu. Sakindi her taraf. Aslında kafamı dinleyebilirdim. Bir sıraya yaslanıp ellerimi birbirine bağladım. Akşam olmak üzereydi. Bir şeye ihtiyacım vardı. En büyüğü de sarılmak. Çok ihtiyacım vardı ve şuan okulda kimse kalmamıştı. Sadece karşımdaki duvara odaklanmış bir şekilde sadece bakıyordum. Birden sınıfın kapısı açıldı. Kim olduğuna bakmak için kafamı kapıya doğru çevirdim. Bu Baekhyun'du! O neden buradaydı?:
"-Baek! Ne işin var burada?."güldü ve:
"-Arabanı gördüm." Dedikten sonra onaylar bir şekilde kafamı salladım. Baekhyun:
"-Sen neden buradasın?"
"-Eve gidesim yok. İçimde kötü bulutlar var birazdan gözümden o damlalar inecek." Bana doğru yaklaştı.
"-Belki burada birisi o içindeki bulutları kaldırıp güneşin açmasını sağlayabilir."
"-Birisine sarılmam gerekiyor." Bana öylece baktı sonra yakınlaştı ve sıkı bir şekilde sarıldı. Ona karşılık verdim. Rahatlamıştım çünkü içimdeki o öfke ve sinir gitmişti şimdi yerine sevimli ama yorgun bir kişi gelmişti.
  Birbirimizden ayrıldıktan sonra ona baktım ona karşı başka bir duygu gelmişti yerine. Tekrar etkilenen bir kişi ve bu sefer başka bir duyguydu sevgi gibi bir şey. Baekhyun:
"-Çabuk gidelim birazdan şurada uyuyacağım." Dedi ve o sevimlilik taşıyan gülüşü bırakmıştı. Bu sefer gülmüştüm. Onun sayesinde. Arkasından ona yetiştim ve yanına geldim. Yürürken sanki kendine oyuncak alınmış bebekler gibi merdivenlerden iniyordu. Bu beni sevindiriyordu. Uzun kahküllü saçları vardı siyahtı ve benden birkaç santim kısaydı. Bana:
"-Park Chanyeol!! Shimkoong!" Diye bağırdı. Neden söylemişti bunu? Ve ismimi telefuz ettiğinde kalbimin hızlı şekilde attığını fark ettim ve:
"-Buyun Baekhyun!! Shimkoong!"...

That Sound|ChanBaek Where stories live. Discover now