19. Bölüm

256 11 0
                                    

Uyandığımda bir çadırdaydım ve başımda Alev kendini uyanık tutmaya çabalıyordu. Uyandığımı farkettiğinde:
"Bulut! Beni öldürüyordun. Ah nasılsın daha iyi misin?"
Doğruldum.
"İyiyim. Sanırım."
"Ne demek sanırım! Kötüysen hastaneye gidelim."
"Hayır iyiyim. Biraz başım döndü."
Beklemediğim şekilde alnıma yanağıma boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Cayır cayır yanıyordum. Dudaklarının değdiği her hücrem içten içe kül olurken sadece daha fazlasını istiyordum. Onu gördüğüm andan beri onu öpmeyi deli gibi istiyordum. Sonunda beni öpücüklere boğmayı bırakmış bir eli hala boynumdayken yanıma uzandı. Hayatımda hiç bu kadar huzurlu olmamıştım. Vücudumun alev almış olmasını saymazsak çok mutluydum o an. Ve çok mutlu olduğum o an aniden çadıra Burak girdi. Neden hep bizi böyle görmek zorundaydı ki?
"Neden her zaman sizi böyle görüyorum?"
"Ben de tam kendime bunu soruyordum."
"Belki de sürekli bir şeyler yapıyorsunuzdur" dedi ve sırıttı.
"Burak! Biz sadece... Bulut... şey... yani..."
Burak bunun üzerine daha çok güldü.
"Neyse ben sizi yalnız bırakayım. Çok ses yapmayın" piç gibi gülüp çadırına doğru gitti. İç çekip kafamı yastığa koydum ve Alev'in kafasını da göğsüme yerleştirdikten sonra saçlarıyla oynayarak konuşmaya başladım.
"Alev"
"Hmm?"
"Seni çok seviyorum"
"Ben de seni seviyorum taşım"
"Taş mı?"
"Evet. Ne var"
"Merakımdan soruyorum niye taş?"
"Hmm çünkü taş gibisin"
"Mesela?"
"Mesela taşlar dışardan çok sert durur ama kendinden daha sert bir darbe alırsa kırılabilir. Ayrıca dış görünüşünden bahsetmeme gerek yok bence"
Güldüm ve onu iyice kendime çekip sarıldım.
"Bulut"
"Efendim?"
"Neden Aykan'dan hoşlanmıyorsun?"
"Çünkü o kimsenin hoşlanması gereken biri değil"
"Ama benim arkadaşım"
"Olmamalı"
"Kıskanıyor musun yoksa?"
"Hayır."
"Oh tamam. O zaman Aykan çok yakışıklı dersem kızmazsın?"
"Kızarım"
"Hani kıskanmıyordun"
"Kıskanmıyorum"
"Öyleyse kabul et çok yakışıklı biri. En azından bence. Hem beni de seviyor."
"Bir kez daha o piç hakkında bir şeyi senin ağzından duyarsam o ağzı..."
"Evet o ağzı... ne yaparsın?"
"Öperim."
"O zaman sürekli onun hakkında konuşurum."
Güldüm.
"Hem en son kıskanmıyordun sen. Ne oldu?"
"Kıskanıyorum ulan var mı? Kıskanıyorum işte. Seviyorum çünkü seni. Her şeyden çok seviyorum. Kendimden çok seviyorum."
"Olmaz. Kendinden çok sevme. O zaman kendine dikkat etmezsin. Üzülürüm."
"Tamam sevgilim."
"Sevgilim? Ne zaman sevgili olduk Bulut bey?"
"Yaklaşık üç saniye önce"
Cevap olarak kafasını göğsüme koyup bana sarıldı ve gözlerini kapattı. Ben de ona sarıldım ve uyudum.
                              ............

Sabah Anıl Alev ile uyuduğumuz çadıra resmen haykırarak girdiğinde ikimiz de yerimizden sıçradık ve mutlulukla etrafta çocuk gibi koşturup zıplayan Anıl'a "mal mısın lan ne yapıyorsun sabah sabah" bakışı attık. Uyandığımızı gören Anıl koşarak çadırın içine bodoslama dalıp
"Buluut senle konuşmamız lazım kardeşim" diye bağırdı.
"Dur lan manyak diğerlerini uyandıracaksın"
Alev:
"En iyisi ben çıkayım" dedi ve çadırı terk etti.
"Dökül."
"Bulut Gizem de beni seviyormuş!"
"Günaydın kardeşim."
"Bu kadar da değil. Dün akşam... biz..."
"Tahmin ettiğim şey olamaz değil mi?"
"Hayır. Sadece... Gizemle..."
"Oğlum söylesene ne yaptınız?"
"Biz... Gizemle öpüştük."
Derin bir nefes aldım.
"Korktum lan baba falan oluyorsun diye"
"Resmen çıkıyoruz."
"Umarım bu kez mutlu olursun. Sevindim Anıl."
"Eee Bulut Alev'le ne yapıyorsunuz? Burak sizi hep yanlış zamanda görüyormuş." Sırıttı.
"Hiç bir şey yok. Sadece artık bir sevgilim var."
"Bu kadar mı?"
"Bu kadar."
"Hadi ama dahası mutlaka vardır."
"Henüz bir şey yok."
"Yani hiç bir şey olmadı mı aranızda? Hiç?"
"Az önce dedim ya bir şey olmadı"
"Şimdilik öyle olsun. Nasılsa öğrenirim."
Bu sırada Alev Gizem ile konuşmayı bitirmiş çadıra geliyordu. Çadırın önüne geldiğinde seslendi:
"Bulut"
"Efendim Alev'im"
"Kulübeye dönelim mi uzun zamamdır buradayız."
"Olur. Gidelim."
Çocuklara veda edip kulübeye gittik. İçeri girdiğimizde Alev konuşmaya başladı:
"Gizem ve Anıl..."
"Evet biliyorum Anıl anlattı."
"Beklemiyordum. Yani bu kadar çabuk olacağını"
"Ben de öyle."
Hala ayakta öylece duruyorduk. Sonra bir anda Alev beni alıp kulübenin duvarına yasladı.
"Bak ne diyeceğim. Bence AYKAN da bana bunu yapabilmeyi istiyordur."
"Ah, Aykan'ın belasını sikerim o zaman." dedim ve tereddüt etmeden Alev'i öpmeye başladım.

Alev Rengi BulutlarWhere stories live. Discover now