Gizem ve öğütleri başlamıştı. Gerçi bu hallerini özlemiştim. Ne yapsa kabulümdü.

"Bakarız" diyerekten geçiştirmeye çalıştım ama bu taktikler Gizem'de tutmuyordu.

"Beni geçiştiremezsin ,sen bilirsin ama bence şans ver. Çocuk dünden istekli sonuçta."

Bana diyordu ama kendinin adam akıllı çıktığı erkek yoktu. Birazda kendi için bulsa iyi olabilirdi.

"Tamam, arkadaşlarından birisini de sana ayarlarız."

Gizem yanında duran yastığı kafama geçirdi.

"Sanane ya, istersem ben bulurum kendime."

Konuyu uzatmamak amacıyla masanın üstünde duran jelibonlardan bir tanesini açıp yemeye başladım. Gizem'de tabi ki yemeğime ortak olmuştu.

"Anlat bakalım Gizo, havadisler sende."

Elimde tuttuğum paketten bir avuç dolusu jelibon aldı ve ağzına tıkıştırdı. Gevşekçe çiğnedi ve yuttu. Daha sonra abartı bir ses tonu ile "Kızım evden çıktığım mı var? Ne havadisi olacak bende. Ortam gören sensin."

Gizem'in benden başka arkadaşı yoktu. Benimde arkadaşlarım olsa da merhabanın ötesine geçemiyorduk. Bu etkenler ile Gizem ile en yakın arkadaş olup çıkmıştık. Daha doğrusu kardeş olmuştuk.

Yeteri kadar jelibon yediğime kanaat getirip elimdeki paketi Gizem'e verdim. Gizem'de iki üç tane alıp paketi masanın üzerine bıraktı.

İstekli bir şekilde "Hadi anlatsana" dedi. Bende derin bir nefes aldım. Yaz tatili boyunca yaşadıklarımı ve Tolgay'ı bütün gerçekliği ile anlattım. Anlattıklarımı bitirdiğimde Gizem'in ağzı açık kalmış, şaşkınca bana bakıyordu.

Kendine gelmesi amacıyla yavaşça tokat attım. Başını iki yana salladı ve ilk tepkisi "Oha be!" oldu. Söyleyiş tarzı komiğime gittiği için kahkaha attım.

"Gülmesene kızım, bu çocuğun amacı ne?"

Omuzlarımı silktim ve yerimden kalkıp perdeleri çektim. Dışarıdan gözetlenmek istemezdim.

"Bilmiyorum, sanırım bana taktı."

Gizem abartıyla "Kızım takılmayacak gibi değilsin ki, taş gibi hatunsun. Bir erkeğin isteyeceği bütün materyaller sende mevcut."

Elimi kaldırdım ve bileğimden aşağı doğru büktüm. "Ah! Şapşal şey."

Gizem kolunun altındaki yastığı bana fırlattı. Yatar pozisyonda olduğu için yastık saçma bir yöne gitmiş ve duvara çarpıp yere düşmüştü.

"Kızım şu hareketi yapma, gıcık oluyorum."

Bir şey demedim ve masanın yanında duran sandalyeyi çekip oturdum. Gizem'de üstelemedi ve yanıma gelip önümde diz çöktü.

"Şaka bi yana, bu çocuk sana bir şey yapmasın. Tekin birine benzemiyor sonuçta."

"O benim kılıma dahi dokunamaz. Kendini bi bok sanan salağın teki sadece."

Gizem ayağa kalktı ve sıkıca bana sarıldı.

"Sakın korkma, gerekirse polise gideriz."

Sarılışına karşılık versem de daha sonra kollarımı çektim.

"Saçmalama kızım, o benden korksun. Hele bana dokunmaya kalksın ona İzmir'i dar ederim."

Gizem otuz iki diş sırttı. Yumruğunu büktü ve havaya kaldırdı.

"Sana dokunursa bu yumruğu kafasına indiririm. Hem de birkaç defa."

Gizem Tolgay'a yumruk atacaktı. O bedene değil yumruk balyoz işlemezdi. O kolları ve kasları yakından görmüştüm ve bu iş Gizem'in yumruğu ile çözülemezdi.

ZindanWhere stories live. Discover now