6.3

9K 640 546
                                    

Ona hangi hakla bunları yazdığını söyleyen birkaç mesaj atmak çok istemiştim, gerçekten aklımda onu yazdığına utandıracak bir sürü cevap vardı.

Aslında hepsini yazmış, daha da yazmaya devam edebilirdim.

Eğer beni çoktan her yerden engellediğini fark etmeseydim.

Attığım tek bir mesaj bile ona ulaşmadı ve başka yerlerden göndermeye çalıştığımda oralardan da güzelce engellendiğimi görmüş oldum.

Evin içinde geçirdiğim ufak çaplı bir sinir krizinin ardından sonra kendimi telefonu duvara fırlatmadan önce durdurabildim. Bu yaptığı düpedüz gerizekalılıktı, başka hiçbir açıklaması yoktu.

Biz ayrıldıktan sonra beynini falan mı aldırmıştı bu çocuk? Marc ile sevgili olduğumu düşünebilmesi bir yana kendinde bunu sorgulayabilecek ve beni tehdit edecek cesareti nereden bulduğunu anlamıyordum.

O geceyi duvarlarımı falan kırmadan atlatabildim, sabah uyandığımda ise içimde Justin'in canını okumak için büyük bir istek vardı.

Gri askılı bir tişört ile siyah pantolonumu giyip okul için hazırlandıktan sonra Mia'nın mamasını yediğinden emin oldum ve evden çıktım.

Okula yürürken tam olarak ne diyeceğimi aklımda toparlamaya çalışıyordum, korktuğum şey karşısına çıktığımda ne söyleyeceğimi şaşırıp konuşamamaktı. Nedense içimden bir ses büyük ihtimal öyle olacak diyordu.

Okula girdiğimde Marc ile Skylar'ı kapının önünde gördüm. "Hey, günaydın," dedi yüzünde hala Justin'den ufacık bir morluk kalan Marc.

"Günaydın," dedim hızlı bir şekilde. "Ufak bir işim var, sonra sizi bulurum."

Skylar'ın arkamdan, "Ne işi?" diye seslendiğini duysam da cevap vermek için durmadım. Onlara ne yapacağımı söylersem bana izin vermeyebilirlerdi.

Hava bu kadar güzelken kesinlikle okulun içinde durmayacağını bildiğimden bahçenin arka kısmına ilerledim ve onu beklediğim gibi oradaki masalardan birinde otururken buldum. Yanında kız arkadaşının da olmasını bekliyordum ama sadece Christian ile birkaç çocuk daha vardı.

Ona doğru yürüdüğümü gördüğünde kaşları çatıldı, bunu beklemediği ortadaydı.

Ne zannediyordu, beni her yerden engelleyerek karşılık vermemi de engelleyebileceğini mi?

Düz bir sesle, "Kalk," dedim yanlarına ulaştığımda. Masadaki herkes bir bana bir Justin'e bakmaya başlamıştı.

Justin kafasını kaldırıp bana baktığında reddedileceğimi zannettim ama bir kez bana söylememe gerek kalmadan ayağa kalktı. Bu kadar basit olması beni şaşırttı.

Ama asıl şaşıran kişi Justin'di. Büyük ihtimalle yanına gelip konuşmam beklediği son şey falandı. Ben bile yanına gidene kadar yapacağımdan emin değildim.

Onunla beraber yürürken sadece masasında oturan arkadaşlarının değil, bizi tanıyan herkesin yani bahçedeki öğrencilerin tamamının bakışlarını üzerimizde hissediyordum.

Arka bahçeden ön bahçeye geçilen kısımda kimsenin olmadığı bir köşeye çektim onu.

"İnsanları gerçek hayattan da engelleyemiyor olmak seni baya üzmüşe benziyor," dedim durduğumuzda. "Ama şunu öğrenmelisin Bieber, bana saçma mesajlar atarak tehdit edip daha sonra engelleyerek bu işten kurtulamazsın."

"Ne yapacaksın?" dedi yüzünde alaycı bir gülüş oluşurken. Sinirlenmiş olmamın onu nasıl keyiflendirdiğini görebiliyordum. "Küçük sevgilini bir kez daha dayak yemekten mi kurtaracaksın?"

Screenshot Where stories live. Discover now