2.9

24.5K 1.4K 371
                                    

Kedimin acı miyavlamalarıyla uyandığımda karnının acıktığını ve doyana kadar susmayacağını bildiğimden söylenerek ayağa kalktım. 

Perdelerimi açıp telefonumu şarja taktıktan sonra aşağıya inmeye başladım. O arkamdan gelirken mutfağa gidip dolaptan kedi mamasını aldım ve üzerinde Mia yazan kabına koydum. Sallana sallana yürüyüp kabının başına geldiğinde kafasının üzerine bir öpücük kondurdum.

Annem daha uyanmamıştı, Mia'nın da bu saatte uyanması ayda yılda bir olan bir şeydi. Tam okula hazırlanmak için uyandığım saatte uyandırmıştı beni. 

Mia yemeğini yerken ben de zemine oturdum ve okula gidip gitmemeyi düşündüm. Belki de artık gitmeliydim. Birkaç günü daha evde geçirirsem annem beni doktora götürmekle tehdit etmişti. Derin bir nefes aldım ve ayağa kalkıp hazırlanmak için odama gittim. 

* * * 

"Hadi ama eğlenceli olacak."  Marc belki de bininci kez aynı cümleyi söyleyerek bizi bir partiye götürmeye ikna etmeye çalışıyordu.

"Asla," dedim ben de bininci kez. Kahvemden bir yudum alıp koridorda birkaç öğrencinin elime tutuşturduğu çevrecilik ile ilgili  broşürü incelemeye başladım. 

"Ben gelirim aslında," dedi  oturduğumuz bankta üzerimde uyuklayan Skylar. "Bu aralar hiçbir yere gitmedim." Ben de haftalar sonra sadece okula gelmiştim ama bu bile benim için eziyetti. 

"Sonunda," dedi Marc ve Skylar'ı yanağından öptü. Gidecek birini bulmak onu baya mutlu etmişe benziyordu. Ya da beşinci sınıftan beri duygular beslediği Skylar'ı öpmek için bulduğu bu fırsatı kaçırmak istememişti. 

Marc yerine otururken Skylar güldü ve bu Marc'ın elini koyu kahverengi saçlarına atıp gülmesine neden oldu. Neyse ki güneş gözlüklerim sayesinde gözlerimi devirdiğimi görmediler. 

"Günaydın." Brooke gelip yanımıza oturdu ve çantasını masanın üzerine bıraktı. 

"Günaydın," diye karşılık verdim. Turuncu saçlarını dağınık bir şekilde örmüştü, oldukça yorgun görünüyordu. "Yorgun görünüyorsun."

"Tarih'ten kalmamak için bir ödev hazırladım," dedi yeşil gözlerini ovuşturup. Arkadaşlarımın hepsinin etkileyici yanları vardı. Brooke'un turuncu ışıltılı saçları ve kocaman yeşil gözleri, Skylar'ın koyu sarı saçları vardı. Ve ben. Kahverengi saçlar ve kahverengi gözler. Her neyse.

Ensemden yukarı garip bir his yükseldiğinde irkildim. Bir şey beni kafamı kaldırmaya zorladı sanki ve kafamı kaldırıp bahçe kapısına baktım. Justin'i gördüğümde elim ayağım birbirine karıştı, arkadaşıyla gidip bizim karşımızdaki yere oturdular. Kafasını çevirip bana baktığında öfkeli gibi olan bakışları yumuşadı. Kalbim biri ona hızla vurmuş gibi hızla atıyordu. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek olsa belki yanına giderdim ama hem arkadaşı vardı hem de ondan uzak durmamı belirtmişti.

 Ama beni sormuştu. Bu içimde hala ufak bir umut ışığıydı.

Şimdi de oturmuş bakışlarını çekmeden bana bakıyordu. Yaptığım her hareketi izlemesi kımıldamadan durmama neden olmuştu. Elimi uzatsam rezil olabilecekmiş gibi hissediyordum. Telefonuma Snapchat bildirimi geldiğinde kafamı çevirip Justin'e baktım. Telefonu görünürde bile değildi ve bana bakmakla meşguldü.

Telefonuma baktığımda kullanıcı adını tanımadığımı fark ettim. Herkes bana snap atabiliyordu. Bir sapık olabilirdi ama fotoğraf değil mesaj göndermişti. 

xchristianisme: Selam Elsa, adını şu an yanımda oturan gerizekalı çocuktan biliyorum. Senin hakkında söylenerek beynimi sikmekle meşgul. Kendisiyle oynadığını düşünüyor. Eğer öyle değilse bilmeni istiyorum ki seninle ilgilendiği için bu kadar sinirlendi ve laf arasında seninle konuşmayı özlediğini söyledi. Lütfen şunun sorununu çöz çünkü biraz daha söylenirse onu öldüreceğim. İyi günler.

Şaşkınlıkla kafamı kaldırıp Justin'in yanındaki kumral oğlana baktığımda elinde telefon olduğunu gördüm. Bana baktı ve çaktırmadan göz kırptı. 

* * *

Edebiyat öğretmeninin verdiği dosyayı başka bir öğretmene verdikten sonra sınıfıma geri dönmek için merdivenlerden yukarı çıkarken Justin'in koridordan geçtiğini fark ettim. Neredeyse merdivenlerden düşecektim ki elimle duvardan destek aldım. 

Yukarı çıkıp onun girdiği koridora girdim. Boş koridorda büyük ihtimalle ayak seslerimi duymuştu ama önemseyip arkasını dönüp bakmamıştı. Ellerim titremeye başlamıştı bile.

Şimdi yapmazsam bir daha ne yapacak fırsat ne de cesaret bulamayabilirdim.

Arkadaşı söylemişti hem, beni özlüyordu ve hep hakkımda konuşuyordu. Hala ondan uzak durmamı isterse bile beni onunla eğlenen kız olarak hatırlamasına izin veremezdim. Adımlarımı hızlandırıp ona yaklaştım. Aramızda yedi adımlık mesafe varken derin bir nefes aldım.

"Justin."





Screenshot Where stories live. Discover now