FİNAL

7.8K 400 195
                                    

Anonimin ağzından.'

   Akreple yelkovan ardı ardına koşturmaya devam etti ve günler birbiri üzerine büyük bir hızla devrildi.

   Ben, sadece durdum ve neredeyse dört gün boyunca kendiliğimden bir yere yığılıp kalmadıkça, istekli bir şekilde ruhu çekilmiş gözlerimi tek bir kez bile doğru düzgün kırpmadım.

   Ona veda edemediğim gibi, onun vedasını da sindiremedim. Karman çorman olmuş içimden bir türlü uğurlayamadım onu.

   Sakince uzandığım yatağımdan kalktığımda, güneş çoktan doğmuştu.  Doğrulduğumda telefonumu elime alarak birkaç saniye avucumun içinde sıkıca tuttum ama daha sonra bunun oldukça anlamsız bir hareket olduğuna kanaat getirerek onu yeniden yerine bıraktım.

   Bana hoşçakal dediği günden beri tek bir kez bile konuşmamıştık, zaten bunu haketmiştim ama yüzünü de görmemiştim hiç çünkü odamdan dışarıya adım atıp okula gitmeye korkuyordum. Söylediklerinde haklıydı, hayal dünyamdan sıyrılmalıydım. Birden bire hayatımda beliriverecek bir mucize asla olmayacaktı. Bunu kafama sokmaya çalışıyordum ve biliyordum ki eğer onu görürsem her şey yerle bir olurdu.

   Çünkü gözlerine baktığımda tek düşündüğüm onun bir mucizeden bile daha güzel olduğuydu.

   Ama şimdi, tüm bu iç hesaplaşmamı elimin tersiyle bir kenara atmam gerekiyordu.

   Çünkü, bugün Salı'ydı.

   Ağır adımlarımı biraz hızlandırarak günler önce aynasını yerle bir ettiğim ama başka hiçbir halt yapamadığım banyoya girdim ve yine hızlı bir duşun ardından saçlarımı kuruttum.  Üstümü giyinmemle evden çıkmam neredeyse aynı saniyeler içinde oldu.

   Dışarı çıkar çıkmaz yüzüme çarpan serin ama tatlı hava yeniden tüm düşüncelerin beynime doluşmasına neden olduğunda, birkaç damla yaşın günlerdir olduğu gibi yine yanaklarıma süzülmesine engel olamadım.

   Adımlarımı  belki de son kez bu kadar istekli bir şekilde metro istasyonuna doğru atmaya başladım.

   Dakikalar sonra günlerden beri ilk kez görecektim onu.

   Ama son kez.

   Hayat, ilklerimizin ve sonlarımızın arsında sıkışıp kaldığımızda çaresizce attığımız çığlıklardan ibaretti işte.

   Çığlıklarımızı yalnızca kendimiz duyardık ve bu da ölmek için yaşadığımızın en büyük kanıtıydı.

~

   Gözlerimi biraz ilerimdeki basketbol potasından çekerek yeniden tam karşıdaki banka çevirdim.

   Son derse girmiştik. Bizim sınıfımızın beden eğitimi dersiydi ve çoğu son sınıf öğrencisi bahçenin her yanına dağılmıştı.

   Kimi dersi boş olan öğretmenlerle sohbet ediyor, kimi bir şeyler içiyor, kimi voleybol ve ya futbol oynuyordu.

Free ise, o bankta oturuyordu ve doğrudan bana bakıyordu.

   Zaten sabahtan beri her yerde karşıma çıkıyordu.

   Sanırım Tanrı bana acımıştı ve onu göreceğim son günü doya doya yaşamamı istiyordu.

   Ya da, kim olduğumu anlamıştı. 

   Neyse neydi, düşünmek istediğim yalnızca oydu.

    Kalbim saatlerdir deli bir güçle çarpıyordı. Ve böyle bir şey ilk defa başıma geldiği için ne yapacağımı şaşırmıştım.

   Gözleri gerçekten benim gözlerime mi değiyordu?

Anonim: KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin