5.9

6.7K 389 40
                                    

Biraz önce yayımladığım bölüm nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde silindi ve şimdi yeniden aynısını yazacağım. Biraz üzüldüm ve moralim bozuldu açıkçası ama sorun değil. Umarım duyguyu yine aynı şekilde verebilirim. Şimdiden okuduğunuz için çok teşekkürler. :")

Anonimin ağzından...

   Free: Sadece ara, lütfen.

   Okuduğum son cümleyle içimde bir şeylerin parçalara ayrılarak dört bir yana dağıldığını hissettim. Kalbimin en ücra köşelerine dahi çöreklenen kocaman bir acı, nefesimi tıkamaya başlamıştı. Nedenini bilmiyordum, mantıklı da düşünemiyordum. Beynimin duvarlarına çarpa çarpa oraya yer edinen tek bir kelime vardı o an. O'nun ismi. Her duyduğumda haycanlandıran, suratıma sancılı bir gülümsemenin yerleşmesini sağlayan onun o güzel ismi.

   Karman çorman olmuş düşüncelerimle hızlıca ayağa kalkarak odamın aralık kapısını kapattım ve kilitledim. Korkum evdekilerin beni duyacak olması değildi aslında. Sadece o an, onun sesi sadece bana ait olsun istemiştim. Odamdan dışarı çıkmasın, benden uzağa gitmesin, benim yatağıma, benim dolabıma, benim perdeme, yalnızca benim olan bir şeylere hapsolsun istemiştim.

   Tüm bu hastalıklı düşüncelerden sıyrılmaya çalışarak rehperimde onun adını buldum ve gizliye aldıktan hemen sonra parmağımı üzerinde kaydırdım.

   Yastığımı kucağıma alarak sıkıca kavradım ve düzensiz nefeslerimin arasında titreyen bedenimi sakinleştirmeye çalıştım.

   Olmadı.

   Telefon açıldı.

   "Alo? " diyen sesi kulaklarıma dolduğunda, bir an konuşamayacağımı sandım. Fakat hemen sonra sertçe yutkunarak, "İyi misin?" diye sordum.

   Direk konuya girmiştim çünkü zaman kaybetmek istemiyordum, bir an önce nasıl olduğunu öğrenmeliydim. Korkuyordum, bir şey olmuş olmalıydı, yoksa bu saatte onu aramamı istemezdi, biliyordum.

   Beni fazla bekletmeden, "Bilmiyorum." dediğinde, sessiz kaldım.

   "Bir şey söyleyeceğim, ama sen bu konu hakkında yorum yapma hiç, soru da sorma, sadece dinle, olur mu?" diye sordu birkaç saniye sonra.

   Kafam karışmış olsa da itiraz etmedim, yavaşça "Olur." dedim. Aksini yapacak gücüm de yoktu zaten o anda. Oradaydı, benimle konuşuyordu. Duyuyordum o güzel sesini. Nasıl itiraz edebilirdim ki? Düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim. Bu çocuk bana ne yapıyordu böyle?

   Yanıtımı duyar duymaz "Annem," deyiverdi.

   Daha ilk kelimesinden sesindeki kırıklığa şahit oldum ve bu müthiş bir soğuğun tüm bedenime hücum etmesine neden oldu, nefesim kesildi. Sımsıkı kapattım gözlerimi.

   "Çok uzun zaman sonra onu gördüm rüyamda. Çok uzun zaman sonra varlığını gerçekten hissettim, iliklerime kadar hemde. Yemin ederim ki gerçek gibiydi."

   Yutkunmaya çalıştım, olmadı.

   "Sarıldı bana, saçlarımı okşadı. Baktı güzel güzel. Sonra birden bire gitmesi gerektiğini söyledi. Biliyor musun? Gitmemesi için ona yalvardım, ama...-"

   Daha cümlesini tamamlayamadan bir hıçkırık sesi duydum. Hemen ardından çoğalan iç çekmeleri ulaştı kulağıma. Sağır olmak istedim o an. Ağlıyordu sevdiğim adam, yanında olmak, ona sımsıkı sarılmak istedim. Farkında olmadan yaralarımı saran adamın acılarına merhem olabilmek istedim.

   "N'olur ağlama." diyebildim güçlükle. Boğazıma oturan kocaman yumru daha fazlasına müsaade etmedi.

   "Şşş," dedi içimi acıtan bir sesle. "Daha bitmedi."

   Derin bir nefes aldı belki onuncu kez.

  "Sonra... sonra annemin kaybolup gittiği yerden birinin geldiğini gördüm. Bir kız. Belliydi, küçüktü benden. Saçları omuzlarına geliyordu, gözlerini seçemedim, yüzü de yok hafızamda. Ama yanağıma dokunan elini hala hissedebiliyorum tenimde... beni kendinden bile çok sevdiğini söylerken titreyen sesini... o sesi tanıyorum."

   Durdu. Gözlerimi yeniden birbirine bastırmıştım, avucumun içindeki yastığımı tüm gücümle sıkıyordum. Yutkunduğunu duydum. 

   "O kız sendin, Kayıp. Annemden sonra beni onun gibi seven tek kız sensin."

   İçimde her gün sırayla intihar eden aptal kelebekler vardı benim. Her gün birinin öldüğüne şahit olur, ama onları bile ruhuma gömemeyecek kadar yorgun hissederdim kendimi. Onun kelimeleriyle can bulan cümleleri işittiğinde sağ kalan tüm kelebekler, büyük bir istekle yeni bir umuda doğru uçmaya başladılar. Ben yine heveslerinin kursaklarında kalacağını bilsem de ses etmedim, usulca ortak oldum onlara.

   Sesimi bulabildiğimde, "Ben," diye söze başladım, ama "Dur," diyerek, kesti beni. "Bir şey söyleme. Ben sadece anlatmak istedim. İçimdekileri susturamazdım başka türlü çünkü, biliyorum. Hadi git uyu şimdi artık sende."

   Zaten ne söylecektim ki? Ne söyleyebilirdim?

   Aptal bir ifadeyle yeniden başımı salladığımda, sakinleşen sesiyle "İyi geceler, anonimim." dediğini duydum.

   Gözlerimi araladım yavaşça sesiyle. "İyi geceler, benim canım."

   Son kelimemi söyledikten birkaç saniye sonra telefon kapandı. Öylece kulağımda kaldı ama.

   Diğer elimi sıkıca tutunduğum yastıktan çekerek omuzlarıma değen saçlarıma götürdüm. O an belki de ilk kez sevgiyle dokundum onlara.

   Ve göz pınarlarımda biriken yaşlar özgürlüğe kavuşurken, telefon elimden kayarak kucağıma düştü. Başımı geriye atarak soğuk duvara yaslandım ve gözlerim bu kez kendiliğinden kapanmadan önce söylediğim son şey, "Seni her zaman annen kadar çok sevecek o kız benim, sevgilim." oldu.

  

  

  

 

Anonim: KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin