19. Bölüm

12.1K 378 118
                                    

Tek elini kafamdaki peruğa götürüp okşamaya başladı, bir yandan beni kendine bastırmayı da unutmuyordu... "Zeynep'im..." Kafasını geri çekip alnıma öpücük kondururken yine o ismi zikretti bilmem kaçıncı kez. Sesi titriyordu, o kadar acıyla söylüyordu ki o ismi benim bile içim burkuldu. Elimdeki poşet çoktan yere düşmüşken belki kendini biraz iyi hisseder diye aramızda mesafe adına dayalı kollarımı beline dolayıp ona sarıldım, elimden başka bir şey gelmiyordu...

Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki birbirine yapışmış bedenlerimiz yüzünden, atan kalbi sanki benim kalbim miş gibiydi. Sırtını sıvazlamaya başladım, şokta olabilirdi yada halüsinasyon falan görüyor da olabilirdi... bu durumda ne denirdi ki? Ben Zeynep değildim ve beni o zannediyordu. Hissettiklerinin yoğunluğu o kadar ağırdı ki şu an altında eziliyordum, gözlerindeki o ifadeyi uzun süre unutamayacağım ın bilincindeydim.

Ne kadar böyle kaldık farkında değildim, kalp atışları yavaşlamış nefes alışverişleri düzene girmişti. Kollarımı belinden çözüp bir adım gerilememe izin verdi, yerdeki poşeti alıp doğruldum. Ne diyecektim? en iyisinin susmak olduğunu düşündüğüm için yüzüne bakmadan arabaya doğru ilerledim, ona acıdığımı düşünebilirdi. Koltuğa yerleşip göz kapaklarımı sıkıca yumdum onun bu hali beni bile fazlası ile sarsmıştı...ne biliyim gözümde yıkılmaz duygusuz herifin tekiydi. Şimdi bir anda yıkılmış, bin parçaya ayrılmış gibi olması beni fazlası ile şaşırtmıştı.
Zeynep kimdi? şu an ölesiye merak ettiğim diğer bir konu ise buydu, bu hale gelmesinin nedeni oydu.

Aklımda bir tomar soru ve karışlık gittikçe artarken Zifir sürücü kapısını açıp arabaya yerleşti, hiçbir şey olmamış gibi davranmak en iyisiydi. "Poşetler bu günlük burada kalsa sorun olmaz değil mi? Ayrıca dövüşün olduğu yeri bildiğine eminim, beni oraya götürebilir misin?" Ses tonumun gayet normal çıkmasını olağanüstü yalancılığıma veriyordum. Kafasını olumlu anlamda sallayıp otomatik tuşa bastı.
Ortamdaki ağır sessizlik yorgun bedenimi daha da yıpratıyordu, ben konuşursam sinirlenir diye düşünürken o kim bilir şu an hangi gerçeklerin altında ölüp ölüp diriliyordu... Ona acımak bana düşmezdi tek bildiğim o bu gün beni Asaf ile sınarken şu an onu düşünüp sustuğumdu, sahi neden böyle bir şey yapıyorum?

Yıpranmış zihniyetleri kendi gerçekleri ile sarsmak bana yakışmazdı, düşenin halinden anlıyorum sadece. Durağan trafik bizi sınamak için seçilmiş diğer bir deneme gibiydi. Bu gece susacaktım, onun acısına saygım olduğu için susup dilime mukayet olacaktım. Hoş daha ne çektiğini bile bilmezken böyle konuşmam ayrı bir ironiydi, belkide bunların hepsini hak ediyordu kim bilir? Şehrin karşı tarafına geçmemize rağmen hala yolculuk sonlanmamıştı, aramızdaki gerginlik sessiz ortamda volta atarken bu durumdan iyice bunalmıştım. Başımı cama yaslayıp dışardaki ışıkları izledim, fazla iticiydi. Aynı insanlar gibi...gecenin karanlığı ortaya çıktığında sahte ışıkların peşine düşüyorlardı, o kadar alışageldik bir durum haline gelmişti ki herkes onu kendinde mecbur kılmış yada kılmak zorundaydı. Tamda bu noktada tükürdüğümü yalıyordum çünkü bende onlardan biriyim. Muhtaç kalan kısım. "Bu günü unut." Sonunda konuşmuştu...
"Unutmayacağımı biliyorsun."
"En azından dene..."
"Hafızamı kaybetmemi sağla, belki o zaman bir şansın olabilir." Pes edip susmuştu, nasıl unutabilirdim ki? En azından gerçekciyim.

El freninin yanında duran çantamı alıp içinden telefonumu çıkardım, uzun süredir yoldaydık ve saat gittikçe ilerliyordu. Ekrana iki kere tıklayıp gözüken saate baktım, on biri yedi geçiyordu. Nereden baksan 53 dakikamız vardı, "Bu yer ne kadar uzakta? Maçın başlamasına az kaldı." Nasıl bu kadar trafik olabilirdi ki bir buçuk saatlik yolu iki katı sürede kat etmiştik resmen. Kendine geldiğini yada biraz daha toparlandığını belli eden ses tonuna güvenip konuşmayı uzattım."Az kaldı, yetişeceksin ama oraya nasıl girmeyi planlıyorsun?" Evet! Can alıcı soru gelmişti, nasıl giriliyordu ki? İzlemek isteyenleri almıyorlar mıydı. "Bilmiyorum, ben bakarım başımın çaresine." İç sesim bana çoktan el hareketi çekmiş gözümün önüde sallıyordu, nasıl bakacaktım acaba? "Böyle giyinmemeliydin, orası için fazla cürretkar bir elbise." Üzerimdeki elbise aralarından en uygunuydu, beni ortaya mal diye atmaya çalıyor birde cürretkar diyordu. "Aldıklarımız arasından en uygunu buydu, ah Asaf beni bu halde görseydi ne tepki verirdi acaba? Tam da düşündüğün gibi üzerimde atlardı değil mi! Zaten onun için alındı." Ona olan anlayışlı halim burada sona ermişti, mahrem bölgelerimi zor kapatacak elbiseler ile beni sınıyordu ayrıca Aşkım onları gördüğünde direk çöp kutusunu boylayacaklarına enimdim. Hepsini firmanın hatalı ürünleri diye sayar yırtıp atardı, normal olanda buydu.

İlk Hislerimde Saklı Sen (Tamamlandı)Where stories live. Discover now