13. Bölüm

18.7K 554 363
                                    


Bir mesaj insanın hayatını karartabilir mi? Yada aynı saliselerde omuzlarına binlerce ton yük'ü yerleştirip sanki hiçbir şey olmamış gibi ayakta durmanızı gerektirir mi?

İnanmıyordum...

Ona inanmayacağım.

Sadece... Hani derste telefon ile oynarken hocaya yakalanıp telefonu kaptırırsınızda teneffüs geldiğinde koştura koştura hocanın yanına gidip telefonu istersiniz yalvarır gibi. Aslında buna gerek yoktur bilirsin o telefon sana geri verilecek ama içindeki kuşku 'ya dönem sonuna kadar vermezse' olur? Bende biliyorum, bana böyle birşey yapmazdı ama 'ya gerçekse ve beni kullanıyorsa?' İşte bu sorunun yükü şu bir saatlik yolda, bin saattir işgence görüyormuşum gibi bir hissiyat veriyordu. Sürekli yutkunuyor, tırnaklarımın kenarlarındaki kurumuş deri tabakasını yolup kazı yapar gibi derime işgence ediyordum. Oysa bu hislerimden bihaber gibiydi, ciddiyetle kullandığı arabayı karizmasından, etkileyici hareketlerinden ödün vermeyip sürerken yol boyunca bakışlarını üzerimde sadece bir kere tutmuştu. Arabaya bindiğim ilk anda. Önemsiz hissettiriyordu yada kendi kafamda kurguladığım sahneler yüzünden öyle düşünüyordum.

Neredeyse bir saatlik süren bu yolculukta hiç konuşmamıştık. Ben korkuyorum, onunla bir şeyler yaşamıştım iyi yada kötü fark etmez. Şu kısacık iki hafta bana aylarca süren koca bir serüven gibi gelirken şimdi onun için ne ifade ettiğimi merak ediyordum. Ona sınır koymamıştım, kendimi onun kollarına bırakıp nereye sürüklerse sürüklesin onunla giderdim sanırım. İlkler her zaman unutulmaz olurmuş, ilk öpücüğümü üvey abime kaptırdım. Ben öptüm.

Ben yaktım kendimi. Ben onu kendimde unutulmaz kıldım.

Issız dağlık bir yolda ilerliyorduk, çam ağaçları etrafımızı kaplamış yol kenarlarını süslüyordu. Bu sessizlik içime çektiğim her nefeste artıyor ortama boğucu bir hava katıyordu. Şu çektiğim acının sebebi oyken dermanım da oydu, tek bir kelimesi yeterdi benim için. İnanırdım. Ben ne ara bağlandım ona? Ne ara kattım kendimi, ne ara karıştım ne ara girdi zihnime, kalbime?

Ucu sonu olmayan hislerim bir kat daha yoğunlaştı biraz daha ağırlaştı.

Sonunda duran araba ile torpido'daki bakışlarımı cam'a çevirip etrafa göz attım, hala ağaçlık alandan çıkamamış yol kenarında duraksamıştık.

Neden gelmiştik buraya?

Bakışlarımı Asaf'a çevirdiğimde araba'nın kapısını açıp dışarı çıkıyordu, ona ayak uydurarak bende kulpa uzandım.

Arabadan indiğimde Asaf'a yaklaşıp yanında durdum. Kurumuş boğazımı kuşatan düğümlerin arasında sesimi aradım. Konuşamadım.
Meşe ağaçlarının arasına doğru ilerlediğinde orman'ın içinden gideceğimizi anlamıştım. Arkasına dönüp elindeki anahtar ile arabayı kilitledi hemen ardından elindeki anahtarı cebine atıp bana uzattı.

Kısa bir süre elini inceledim, vücuduna göre küçük kalan eli işlevini çok iyi yapıyordu. O eller... ah! Hormonlarım'ın buyunduruğu altına girmeyeceğim.
Elini boşlukta üstelercesine sallayıp bakışlarıyla ona tutunmamı emretti, çekingen hareketlerle yavaş yavaş ilerleyip sıcak ellerimi bana tamamen zıt olan soğuk eliyle birleştirdim. Vücudundan vücuduma geçen akımı ona her dokunduğumda hissediyorum.

Birleştirdiğimiz elleri aşağıya doğru boşluğa bıraktık, hava kararmaya yüz tutmuş güneş'in gökyüzünden ayrılmasına neredeyse yarım saat kalmıştı. Onun arkasınsan, geride bıraktığı çamurlu toprağın üzerindeki ayak izlerini takip ettim. Ormanın derinliklerine indikçe çeşit çeşit çiçeklerin, ağaçların arasından geçiyor nereye gittiğimizi daha çok merak ediyordum. Burada ne olabilirdi ki? Çam ağaçlarının kokusu her yere sinmiş yerdeki toprak kokusu ile harlanıp birbirine karışmıştı. Bu koku bana huzur verdi, aklımda gerçek olmasını istemediğim sorular kendini üstelemeyi bırakmış bir nebze kalbim'in kapakçıklarına ısrarla vurmayı ertelemişti. Dudak çizgilerim anın huzuru ile yukarı doğru kıvrılırken, bedenimi kasmayı bıraktım. Bilerek yavaş yürüyor vücudumu onun yönlendirip çekmesini istiyordum.

İlk Hislerimde Saklı Sen (Tamamlandı)Where stories live. Discover now