28. Bölüm

2.5K 70 24
                                    

Zaman akıbetini acımasız bir katile bırakmıştı. Tüm yenilgiler, muhtaçlıklar, umutlar...

Acımasız bir katilin kan kurusu ellerindeydi. Katilin en tepeden seyrettiği yıkımın üzerinden 29 gün geçmişti. Asel 2 hafta boyunca solunum cihazına bağlı olarak yaşamış ciğerlerindeki suyun büyük bir kısmını ekarte etmişti.

Lakin Aşkımın durumu meçhuldü, boşlukta sallanan rüzgar gibiydi.

"Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın sevgilim
Ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri bileğimde
yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak."

"Sevgilim... ben tamda böyle bir anın içerisindeyim. Bileklerim değil belki ama kalbim zincirlerden kalma izlerle dolu, kabuk bağlattığın yaralarıma tuz olma yalvarırım."

Asel saliseleri saniyelere dikerken yıllarını, dakikaları saatlere dökerken ömrünü hiçe sayıyordu. Onun uyanmasını beklemek çölün ortasında yapayalnız kalmaktı, onun uyanacağını düşünmek o kurak çölde bir ırmak olmak gibiydi.
Dudaklarındaki yaralara aldırmadan dişlerini parçalanmış et parçasına geçirdi, kafasını sevdiği adamın göğsünden kaldırıp soluk yüzüne bakındı. "Bu adam..." diye mırıldandı, "Eğer uyanmazsa, katilim olacak."

"Asel hanım artık çıkmanız gerek, süre doldu." Deminden beridir ona seslenen hemşireyi yeni işiten genç kız oturduğu yerden ileri atılarak Aşkımın kapalı gözlerinden uzunca öptü. Sesini duymayı o kadar çok özlemişti ki!

Oturduğu yerden kalkıp kadına aldırmadan çıktı odadan. Ruh gibiydi. Koridorda yavaşça ilerlemeye devam etti, dizlerinde derman kalmamıştı artık. Aldığı kiloları hızla vermiş kemikleri sayılacak kadar zayıflamıştı.

Her gün yaptığı gibi doktorun yanına gidecek ve sağlığı hakkında bilgi alacaktı lakin bu sefer işler alışılmışlığın dışında gelişecekti. Asel doktorun odasına geldiğinde kapıyı usulca aralayarak içeri doğru atıldı fakat tanıdık bir ses vardı ve bu sesin sahibi Aşkımın ölümünden bahsediyordu.

"Ekrem Bey bakın yarın tam bir ay olacak, hastamızın beyin ölümü gerçekleşti sayılır ve o makinelere bağlı yaşıyor. Bitkisel hayattan uyunması %10 ihtimalleri arasında. Bu durumda servisimizde daha fazla bekletebileceğimizi düşünmüyorum, isterseniz özel bir hastaneye veya eve sevki için işlemleri başlatabiliriz, ya da..."

"Hayır, hayır! bizim özel hastanenin masraflarını karşılayacak durumumuz yok doktor evladım..."

"Ya da makineleri kapatabiliriz..."

Tam o sırada birbirine fısıldayan duvarlar lal oldu, kulaklarını tıkayıp ortalığı birbirine katan çığlıktan kaçmaya çalıştılar. Bu hayata yıkım şarttı. Harabe gibi biriken insanlara bir serzeniş şarttı.

Aralık kapı sonuna kadar açıldı ve en nihayetinde duvara çarparak tok bir ses ile duraksadı.

"Siz!!"

Asel kanlı gözlerinde bir ömre değer biçtiği
adamın sonunu görüyordu. Onun kanlı gözleri karanlık bir sonun sinema perdesiydi.

Elini karşısındaki doktora hiddetle savurdu. "Dilinizin kemiğinde kimi öldürdüğünüzü sanıyorsunuz, bir de pireden bozma minicik aklınızla doktor olmaya mı kalkıştınız!"

"Ya sen Ekrem amca, tek derdin para mı! Nasıl böyle bir konuşmaya dahil olursun, aklım almıyor o senin kardeşinin emaneti!"

Camın önümdeki içi mordan menekşe dolu vazoyu kaparak yere fırlattı. Kırılarak etrafa dağılan her bir parça onun düşüncelerinin kamburuydu. Aklında onun sesi ellerinde mor menekşelerle kaplı cam parçası, bu hezeyanın çırpındığı andı.

İlk Hislerimde Saklı Sen (Tamamlandı)Där berättelser lever. Upptäck nu