17. BÖLÜM

3.1K 176 7
                                    

Günler günleri kovalamaya başlamıştı. Evin neşesi maviş Hatice büyümeye başlamış, kendisini herkese sevdirmişti.  Eskisi kadar da kötü bakmıyordu ablası Şahin Bey'e. Evin tek genç erkeği olan Şahin Bey her işe koşturmak zorunda kalıyordu ama mutluydu.
  Şahin Bey'in küçük kız kardeşini yabancı bir adam istemiş, ancak babası pek de vermek istememişti. Kolay değildi öyle yabancı adama kız vermek. Soyunu sopunu bilmeden nasıl kızlarını vereceklerdi ki elin yabanına?
   Aylar sonra babasının hastalığı artmaya başlayınca; yataktan kalkamayan  Ali Bey, oğlu Şahin Bey'i yanına çağırarak; yaban da olsa kızının ölmeden başının bağlandığını görmek istediğini  söyleyince; yabana verilir  kız kardeşi. Ayşe bacısına hiç sorulmamıştı gönlün var mı bu adamda diye... Çeşmeden geçerken bir defa görmüş olan yabana kız vermek akıl kârı değildi ama babası verelim dedikten sonra ne yapabilirdi ki Şahin Bey. Hayır diyemezdi ki babasına. Bacısını el mahkum nişanladı. Şahin Bey içinde huzurun eseri bile yoktu bunu yaparken. Huzursuzdu açıklayamıyordu ama vardı içinin  daraldığı bu işte.  Ablası ise verelim gitsin nasıl olsa kız değil mi başını bağlayalım; sanki kendisi kadın değilmiş gibi, sevgisizce... Hiç mi sevmiyordu ki kız kardeşini? Belki bir daha evin küçük kızını göremeyeceklerdi bir ömür boyu. Havva Ablasına bir türlü laf geçiremiyeceğini biliyordu Şahin Bey. Ağa oğlu olmak güç verirken; ağa kızı olmak da güç veriyordu ama sadece Havva Ablasına. Ayşe bacısı ise hiç ablası gibi değildi. Naifti, kırılgandı, asiliği de yoktu hiç. Beş parmağın beşi bir olmuyordu ya...
      2 ay sonra düğün yapmaya karar verilmişti Ayşe bacısı ile Yaban Ali için. Yaban Ali sevgi dolu bakıyordu bacısına ama sinmiyordu işte içine...
     Babasının hastalığı iyice artmış, derdine derman bulunamadığı için acısını azaltacak ilaçlar, macunlar bulmaya çalışıyorlardı. Acı çekmesin bari diye uğraşıyordu Şahin Bey.
    2 Ay geçmiş olmasına rağmen düğün yapılmamasını kabullenmeyen Yaban Ali, babasının ölüm döşeğinde olmasını umursamadan kaçırmıştı Nişanlısı Ayşe'yi... Nişanlı kızı nişanlısı kaçırmıştı işte öylesine hırsla, düşüncesizcesine... Gönlün var mi yok mu diye sormadan , sırtlayıp götürmüştü Yaban Ali...
   Şahin Bey için kara günler başlamıştı işte. Bacısını kaçıran nişanlısına mı kızsın, hasta babasına mı üzülsün bilemiyordu... Bu arada aldığı tek haber ise hanımının yine gebe olduğuydu. Rabbi ona yine şükür vesilesi bir evlat verecekti. Sultan Hanım ne kadar da utanmıştı yine bu haberi verirken. Çok seviyordu karısını Şahin Bey, karanlığa düştüğünde yine gönlüne bahar dalları açtırıyordu...
       Ayşe bacısının kara haberi gelmişti 2 gün sonra... Nişanlısı zorla kaçırmış, ben aileme bu lekeyi süremem demiş, kendini atmıştı uçurumdan aşağıya Ayşe bacısı. Çok da değişen bir şey olmamıştı aslında köyde bu haberden sonra. Kaçan kız ölü sayılırdı elbette töreye göre. İstese de istemese de namusunu koruduğunu göstermişti işte ölüme giderken. Anası karaları bağlamıştı kızının  kaçırıldığını duyunca. Utanç göstergesi olarak kara bağlanmış; ölüm haberi ile karalar çıkartılmış; beyaza dönmüştü; alnımız ak, başımız dik denmişti, değişen yazmaların renkler ile. Evlat acısını çekse de göstermek haramdı artık Şahin Bey ve ailesine. Kızları yüzlerine sürülen karayı temizleyip; göçmüştü dünyadan işte... Alınları pür-u pak olmuştu ya gerisi teferruattı işte.

Gönlümün Sultanı (TAMAMLANDI)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang