Yalanlar-14-

24K 1.6K 81
                                    

Keyifli okumalar...

Mehmet, oturduğu sandalye de geriye doğru yaslanarak elinde ki kahvesini yavaşça dudaklarına götürürken karşısındaki kızın kaşlarını çatmış bir halde elindeki kalemi ritmik bir şekilde dudaklarına vurmasını seyrediyordu. Bi insan her haliyle büyüleyici olabilir miydi? Yoksa bu büyüleyicilik Mehmet'in bakışlarından mı geliyordu?

"Ne düşünüyorsun?" Meleğin ansızın ona yönelttiği soruyla Mehmet, hafifçe tebessüm ederek elindeki bardağı masanın üstüne bıraktı.

"Sevgilinin mi kusursuz olduğunu yoksa sevenin mi kusursuz baktığını?" Melek, sorusuna karşılık işittiği bu cevapla dudaklarına içinde şaşkınlığı barındıran bir tebessüm yerleştirdi.

"Peki hangisi?"

"Şüphesiz sevenin kusursuz bakması. Hatta divan edebiyatında bunun bir hikayesi bile var."

"Anlatsana."

"İki sevgili varmış ve birbirlerini çok seviyorlarmış özellikle adam sevdiği kız için aralarında olan azgın, o korkutucu nehri hiç korkmadan geçermiş. Yıllar geçmiş adam hiç usanmadan kayığıyla o nehri geçip sevdiği kızı görmeye devam etmiş. Fakat bir gün buluştukları zaman adam sevdiği kızın yüzündeki kocaman beni fark etmiş ve bunu sevgiliye söylediğinde kız ona bir daha buraya onu görmek için gelmemesini söylemiş. Adam sebebini sorduğunda kız artık ona olan sevgisinin bittiğini söylemiş. Çünkü bir insanın sevgisi biterse bu sefer sevgilideki  kusurları görmeye başlar."

"Eee adam bir daha hiç gelmemiş mi?"

"Gelememiş. Çünkü o gün kayıkla geri dönerken yıllardır korkusuzca geçtiği nehrin suları onu alıp götürmüş." Mehmet, hikayesini bitirdiğinde Melek kendine hakim olamayarak elindeki kalemi Mehmet'e fırlattı. Kalem genç adamın göğsüne çarpıp kucağına düştüğünde Melek, çatık kaşlarının eşliğinde konuşmaya başladı.

"Neden sen bana hep sonu kötü biten hikayeleri anlatıp duruyorsun?!" Meleğin sitemine karşılık Mehmet içten bir kahkaha atıp kucağındaki kalemi alarak masanın üstüne koydu.

"Anlat diyen sendin."

"Bir kerecik de sonu mutlu biten bir şey anlatsın. Diğer anlattığında da adam şehit olmuştu."

"Tamam, söz veriyorum bir dahakinin sonu güzel bitecek. Bu arada artık aklındakileri toparladıysan başlayalım." Mehmet, dirseklerini masaya koymuştu ki yanlarına gelen garsonla bakışlarını Melek'ten ayırmak zorunda kaldı.

"Başka bir isteğiniz var mı?"

"Evet, kahveleri tazeleyelim. Şekerli ve sade." Garson, masanın üstündeki bardakları alıp uzaklaştığında Mehmet, bakışlarıyla Meleğe başlamasını işaret etti.

"Başlıyorum. İlk önce tam bir çiçek sevdalısısın. Denize açılmayı ve balık tutmayı seviyorsun. Çok güzel yemek yapıyorsun, makarna önem verdiğin bir yemek. Oldukça düzenli ve programlı birisin. Türkü dinlemeyi seviyorsun. Ayrıca gergin olduğun zamanlarda boynunu ovalıyorsun. Ve beni çok seviyorsun." Mehmet, Meleğin son söylediği sözü desteklercesine gülümseyerek başını salladı.

"Bu kadar mı? Benim hakkımda şuana kadar bu kadar şey mi öğrendin?"

"Aklıma başka hiçbir şey gelmiyor ki. Ayrıca fark ettim de ben senin hangi rengi sevdiğini bile bilmiyorum hatta hangi yemeği de. Ama Türk kahvesini sade içiyorsun çayı da şekersiz."

"Hadi ama hangi rengi sevdiğimi tahmin edebilirsin."

"Mavi, siyah, gri, beyaz?" Melek, sunduğu her seçeneğe karşılık olumsuz bir hareket aldığında huysuzca sandalyesinde geriye doğru yaslandı. Bundan sonra Mehmet konusunda daha dikkatli olacaktı. Hatta ilk önce kendisini değil Mehmet'i tanımayı aklına koydu.

YalanlarWhere stories live. Discover now