Yalanlar-3-

61.5K 3.1K 213
                                    

Keyifli okumalar...

Mehmet, mutluydu. Yalnız hayatına bir melek almıştı. Evinin soğuk duvarları ısınacaktı. Dudağının bir kenarı mutlulukla yukarı kıvrılmıştı ki aklına gelen şeyle mutluluğu toz bulutu gibi dağılıp giderken dudaklarından gülümseme de silinmişti. Aklına gelen şey mutluluğunu götürmekle kalmamış olduğu yerde durmasına da neden olmuştu. Duruşu o kadar ani olmuştu ki birkaç insanın, meraklı bakışları üzerine çevrilmişti. Ama bu Mehme'tin umrunda bile değildi! Onun şuan da çok daha büyük bir sorunu vardı. Çünkü, söylediği yalanlar daha ilk dakikadan bir sarmaşık gibi ayaklarına dolanmaya başlamış, yolunu kesmeye çalışıyordu.

Meleğe, onunla üç yıldır beraber olduğunu söylemişti. Elbette o üç yıllık zaman diliminde hatıralar birikirdi. Oysa Mehmet'in elinde hiçbir şey yoktu. Yalan bir zamanın hatıraları olmayacağı gibi şuan da Mehmet'in elleri de bomboştu. Meleği eve götürecekti öyle mi?! Sadece kendisine ait eşyaların bulunduğu eve! Öyle boştu ki evi; Melekten ne bir koku ne de bir parmak izi vardı, evinde! Onu evine götüremezdi! Eğer götürürse bu sefer söyleyecek bir yalanı kalmıyordu.

Sıkıntı içinde aldığı nefesle birlikte duvarın dibindeki koltuklardan birine yığılırcasına oturdu. Dirseklerini dizlerine koyup başını ellerinin arasına aldığında kendini sakinleştirmeye ve zihnini toparlamaya zorladı. Yalanlar çoktan ard arda dizilip kendine bir yol oluşturmaya başlamıştı o yüzden geri dönme ihtimali yoktu. Şimdi yapması gereken sakin olup mantıklı bir karar vermekti.

Genç adam bir kaç saniye hastanenin gürültüsüne aldırmadan kendi içine gömülerek düşündü. Kocaman yeşil gözleri, küçük elleri olan kız hakkında tek bildiği şey bir kaç ufak bilgiden başka bir şey değildi. Onu tanımıyordu. Neyi sever? Neden nefret eder? Ya da en basitinden kendisi gibi güzel yemek yapıp yapmadığını bile bilmiyordu. Aslında Mehmet'in, Melekten hiçbir farkı yoktu! Onun da aklında binlerce soru vardı ve hepsinin cevabı Melekte olduğu gibi bilinmezliğe çıkıyordu.

Ruhu sanki parangalara vurulmuş gibiydi. Tek fark bu parangalar demirden değil sorulardan oluşuyordu. Eliyle sert bir şekilde yüzünü sıvazlayıp saçlarını dağıttı. Herşeyin canı cehennemeydi!  Ne kadar zora düşerse düşsün yeşil gözlü kız için bir çıkış yolu bulurdu, Mehmet. Gerekirse genç kızla birlikte yavaş yavaş öğrenirdi, onun kim olduğunu! Ve yalanlar bu zorlu süreç boyunca onun başvurabileceği tek dostu olacaktı.

Doktorun yanına gitmeyi kısa bir süreliğine erteleyerek cebinden telefonunu çıkardı ve rehberinden ona yardım edebilecek yegane insanlardan birisini aradı. Aradan bir kaç saniye bile geçmemişti ki araması cevaplandı ve Mehmet kulaklarında o tanıdık sesi duydu.

"Hayırsız oğlum, annesini arar mıydı?"

"Yardıma ihtiyacım var anne."

"Durduk yere niye aradığın belli oldu." Mehmet annesinin bu dokundurmalı laflarını duymamazlıktan gelerek direk konuya giriş yapmaya karar verdi.

"Bir kız var. Size getireceğim ve bir süre sizde kalması gerekiyor."

"Ne kızı? Yoksa..." Mehmet sözün devamını bildiği için annesinin sözünü kesmişti. Bir ay sonra otuz yaşına girecekti ve şuana kadar ailesinin karşısına bir kızla çıkmamıştı. Doğal olarak bu annesini huzursuz ediyordu.

"Anne! Öyle bir şey değil. Kızın ismi Melek ve kendisiyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyor. Ufak bir kaza geçirdi ve hafızasını kaybetti."

"Oğlum, ne kazası? Bu Melek dediğin kız senin sevgilin mi neden bize söylemedin? Üstelik da-"

"Anne, yeter! Meleği bende tanımıyorum. Olaylar biraz karışık. Ona üç yıldır onunla beraber olduğumuzu ve nişanlı olduğumuzu söyledim. Normalde onu kendi evime götürecektim ama evimde onunla ilgili hiçbir şey yok o yüzden kısa bir süre sizde kalması gerekiyor. Bende bu süre zarfında eve onunla ilgili bir şeyler yerleştireceğim."

YalanlarWhere stories live. Discover now