Bölüm 55 = İlk Randevu -1-

1.7K 90 34
                                    

"Mekan güzelmiş" diye mırıldandım etrafı rengarenk ışıklar ile süslenmiş kapılardan içeri girerken.

"Restoran bölümünü mü tercih edersiniz yoksa kafe bölümünde mi oturmayı yeğlersiniz Sera hazretler."

Yüzümdeki kocaman sırıtışı hiç gizleme gereği bile duymadan böbreğine bir dirsek attım. "Kapa çeneni ve ben kafe bölümünü alayım canım, aç değilim." İçimde hem heyecandan hemde sıkıntıdan dolayı uçuşan kelebek ve yarasalardan dolayı bu geceyi çıkartana kadar tek bir lokma bile yiyebileceğimi sanmıyordum.

Mekan ışıl ışıldı, belkide yıl sonuna doğru yaklaştığımızdan dolayı yavaş yavaş burayı noel havasına sokmaya başlamışlardı. Kapıda bizi karşılayan garson bize karşılıklı oturabileceğimiz iki kişilik bir masa gösterdi. Altar hemen önüme geçerek sandalyemi çekti ve oturmam için bana yer açtı.

"Ay çok mersi ya, gözlerim yaşardı resmen."

Altar kendi sandalyesine doğru yürürken "Bu gece o gözlerin daha çok dolacakmış gibime geliyor nedense" dedi ve karşıma oturdu.

Yüzümde ki gülümsemem yavaşça solmaya yüz tuttu, bir şeyler mi biliyordu acaba? "Neden öyle dedin şimdi?" diye sordum yüz ifadesini inceleyerek. Fakat o her zamanki gibi gamzelerini hiç saklama gereği bile duymadan ve o güya sert ifadesini de bozmadan gülümsüyordu. 

"Bugün daha yeni başlıyor, senin için hoş bir sürpriz ayarladım" diyerek masada ki menüyü bana doğru uzattı. "Yemek yoksa aperatif bir şeyler seçe biliriz."

"Tabi aperatif ola bilir" diye mırıldandım. Aslında gerçekten canım hiç bir şey istemiyordu, kahve hariç. Bugün bol bol kahve içmeliydim. Okula gittiğimde kıyametler kopmuş olacak ve babam bana deli gibi sinirlenmiş olacaktı. Altara dönüp baktığımda gözlerimiz onunla buluştu. "Ben bir kahve alayım" dedim onun gözlerinin içinde kaybolmak istercesine. Sözde bu da benim görevim olacaktı fakat bu görevden ziyade daha çok bir ödülmüş gibi geliyordu.

Altar garsona siparişleri verdikten sonra tekrar birbirimize bakmaya başladık. "Senin yanında nedense hep mutlu hissediyorum kendimi ama ilk defa içimde bir sıkıntı var" dediğinde ilk defa gözlerinin arkasında sakladığı o hüzünü gördüm. 

Yutkunarak "Neden?" diye sordum.

"Benden bir şeyleri sakladığını bildiğim için" dediğinde derin bir nefes alıp verdim ve başımla onu onayladım.

"Açıkçası tahmin edeceğini düşünmüştüm ama direk bu şekilde söyleyeceğini beklemiyordum'' diye mırıldandım.

Dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı. "Seni gafil avladım değil mi?"

Bakışlarımı kaçırdım. "Hemde nasıl."

"Biliyor musun Sera, bunu nasıl başarıyorsun anlamıyorum" dediğinde ona kafamı sallayarak neyi kastettiğini sordum. "Seninle bizim yatakhanede ilk karşılaştığımız günü hatırlıyor musun?"

"Evet" derken garson ortaya patates kızartması ile Altar'a gazoz bana da kahvemi getirip hızla başka masalara doğru yöneldi.

"İşte o günden beri ne zaman okulun içinde bir yere gitsem ilk gözlerim seni arıyor" diye itiraf etti.

Vay be bu itirafı gerçekten alttan alınacak bir şey değildi. "Sarışınlığın gücü adına" diyerek ona göz kırptım. Elbette Altar bu hareketime kayıtsız kalamayıp kahkahayı attı. 

"Hiç alttan alma huyun yok değil mi?" 

"Hadi ama benden bahsediyoruz" dedim masanın altından bacak bacak üstüne atarak. "Ben her zaman hayatı en uç doruklarında ve zirvelerde yaşamayı sevmişimdir, ve bunu sen çok iyi biliyorsun." 

Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now