Bölüm 45 = Blöf.

1.5K 101 3
                                    


"Beni neden buraya getirdin?" diye sordum.

"Daha sıcaktır diye."

"Anladım" diyerek kollarımı boynundan yavaşça çektim ve birbirine değen bedenlerimizi bir kaç adım geri giderek ayırdım.

Altar pencereyi ardından kapattı ve etraf iyice karanlıklaştı. "Hiç bir şey göremiyorum" dedim etrafıma bakınmaya ve karanlığa alışmaya çalışarak.

"Sorun değil" deyip sağ elimde birden onun elinin baskısını hissettim. "Benim seni götürdüğüm yere gel yeter" deyip beni bir yerlere çekiştirmeye başladı. Eli buz gibiydi, benim elimi bile üşütmüştü ama öteki elimle de o elini tutunca birazda olsun ısınmasına yardımcı olmaya çalıştım.

Bir odaya girdik ve arkamdan kapı kapanma sesi duyduğum gibi Altar elimi bıraktı ve ışıkları açtı. Soyunma odasındaydık, ama erkeklerin soyunma odası.

"Tek penceresiz oda soyunma kabinleri" dediği an bence ona eşliken "ve tek kamera olmayan" diyede ekledim. Altar yüzüme bakıp gülümsedi.

Boynundaki atkısını çıkartıp kapının altında ki boşluğu kapattı, ışığın dışarı sızmasını engellemek için. Hoş kimsenin bizi görmeyeceği bir yer diye diye soyunma kabinine gelmiştik ama burası da buz gibiydi. Üstelik cumartesi akşamı, gecenin bilmem kaç köründe ben bu saate, burada, onunla, bir başıma ne halt yiyecektim acaba. Aslında aklıma bir sürü görüntü beliriyordu, oldukça da cezp edici görüntüler.

Altar montunu da çıkarttı ve yere peteklerin hemen önüne serdi. Peketlerin kulpunu en sıcak ayara çevirdi fakat açık olacaklarını açıkçası hiç sanmıyordum.

"Gel otur sende" dedi ve elimden tutarak beni montunun bir köşesine oturtup kendiside öteki köşesine oturdu.

İkimizde sırtımızı peteğe yaslamış boş boş etrafa bakıyorduk. Gerçi bir tek ben boş boş bakıyordum, Altar'ın şuan gözleri beni baştan ayağa süzüyordu. Beyaz benekli mor pijamamın altına bakıp gülümsediğine yemin ede bilirdim. Daha fazla dayanamayıp ona baktım ve göz göze geldiğimiz gibi "Sen üşüyorsun galiba" dedim bana dik dik bakmasını önlemek için.

"Olsun, soğuk zemine oturduğunda hasta olmayız en azından."

Bir kaç saniye boyunca birbirimizle öylece bakıştıktan sonra tamamen ona doğru yan döndüm ve oturduğum yerde bağdaş kurup oturdum. "Özür dilerim bugün ki tokat için, ben vallahi atmak istemiyordum ama sen birden beni öpünce ne yapacağımı bilemedim" deyi verdim birden.

"Sorun değil ama bir daha yapma" deyip elini peteğin üstüne dokundurup geri çekti. "Sistemi açmamışlar" diye söylenmeye başladı birden ellerini birbirine sürterek.

Aslında onun ellerini nasıl ısıtacağımı biliyordum ama bunu şuan yapıp yapmamam konusunda çok kararsızdım. Baktım elini ağzına doğru götürdü kendi çapında ısıtmaya çalışıyordu "atkı gibi bir şey var mı yanında?" diye sordum.

"Hayır ikinci bir atkım yok" dedi gözlerimin içine bakarak.

"Yok ikinci bir atkı istemiyorum sadece senin gözlerini kapata bileceğim bir şey istiyorum" dediğimde bana iyice sorgulayıcı bir şekilde bakmaya başladı.

"Hayrola, özür fantazisi mi yapacağız burada? Gerçekten çok isterim ama hiç havamda değilim hele ki bu soğukta bizim ufaklığın da zaten kalkacağını hiç sanmıyorum" dediğinde ona bön bön bakmaya başladım.

"Senin ufaklığını kökten kesilmiş bir vaziyette görmek ister misin?" diye sordum sinirle soluyarak.

Altar hemen "Diz bandım var olur mu?" diye sordu hemen konuyu değişmek için.

Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang