Bölüm 27 = Buluşma

2.4K 145 8
                                    

Kızlarla otobüsten hep beraber indikten sonra onlar alışveriş merkezinin yolunu tuttular, ben ise havanın oldukça basık havasını görmezden gelerek sahilde dondurma otobüsünün olduğu yere doğru yürüdüm.

Mektupta bana fabrika ayarlarını bozduğumu yazmıştı, gerçekten onu bu kadar kısa süre içerisinde etkilemeyi başarmış mıydım? Yoksa bunların hepsi onların bir oyunu muydu? Nedense bir türlü Altara güvenemiyordum. Ona ilk karşılaştığımız anda gıcık olmuştum, bütün bu olanlardan benim suçum bile yokken başıma gelmeyen kalmamıştı. O değil miydi bana yatakhanede yanlışlıkla çarpan, o değil miydi benden özür dilemek için bin bir takla atan. Ben daha Altarı tam tanımazken Meltem kaşarı arkamdan oyun oynamaya başlamıştı bile, hemde beni en değeli yerimden vurarak. Babam... Ne zorluklarla büyütmüştü beni halbuki, ne kadar ömrüm yatılı okullarda geçse de bana sahip çıkmak yerine asıl mesleğine devam ede bilirdi. İstediği şirkette istediği pozisyonda çalışa bilirdi. 

Birden vücuduma bir titreme geldi ve kendime gelerek az ötedeki dondurmacıya baktım. Dondurma arabasının önünde bu sefer bir kaç kişi vardı, belki aralarında Altarda vardır diye gözlerimi kısarak bakmaya çalıştım fakat göremeyince bu sefer sahile doğru çevirdim gözlerimi. İllaki buralarda bir yerde olmalıydı,  değil mi? Yoksa çok mu fazla bekletmiştim onu ve o da gelmeyeceğimi düşünüp gitmişmiydi? Gerçekten gide bilirmiydi? Elbette ola bilirdi. Hatta bu büyük bir olasılıktı da. Ona mektubun sonunda ki yazdığı numara ile geri de dönmemiştim, numaranın ona ait olduğundan emin olmam gerekti öncelikle. Aslında, her şeyden önce ona güvenip güvenemeyeceğimden emin olmam gerekiyor. 

Dondurmacının hemen yanına geldiğimde etrafıma bakındım ama kimseyi göremedim, neredeydi bu geri zekalı?

"Kızım..."

Gitti mi acaba?

"Kızım!!!"

Yoksa bu Meltemler bana oyun filan mı oynuyordu? Eğer gerçekten öyle bir şey yapıyorlarsa...

"Sarışın kızım bir bakar mısın?"

Sesin geldiği yöne dönüp baktığımda dondurmacı amcanın bana seslendiğini gördüm.

"Buyurun?" 

"Sen şu şaşkın aşığın sevgilisiydin değil mi?" diyerek gülümsedi. 

Birden aklıma en son adamın bana Altarın Sevgilisi olarak hitap ettiği kısım geldi, Altar da onu hiç bozmayıp öyleymişiz gibi davranmıştı. 

İçten içe gülümsesem de bunu dışıma vurmamaya çalışarak "Geç mi kaldım?" diye sordum.

Sırada ki müşterisi olan küçük bir oğlan çocuğuna da dondurmasını uzatıp verdikten sonra "Benim arabanın tam karşısında ki palmiye ağacını görüyor musun?" diye sordu.

Sahile doğru dönüp ağaca baktım "Evet." Dedim ama bir yanım şimdi bana 'o ağaç sana girsin' diyecekmiş gibi bekliyordu.

"İşte o ağacın karşısında ki kayalıklarda olması gerek, gittiğini görmedim çünkü" dedi hevesli bir şekilde.

"Teşekkür ederim" dedim ve tam gidecekken arkamdan bana seslendi.

"Tartıştınız mı? Pek keyfi yoktu da?"

Seni gidi meraklı amca seni. Dondurmacı amcaya dönüp göz kırptım ve "Onu bu buluşmanın sonrasında öğreneceğim bende" dedikten sonra bana tarif ettiği yere doğru yürüdüm.

Ağacın orada kimse yoktu. Kayalıklara doğru yürüdüm bu seferde ve denize karşı siyah bereli birinin oturduğunu gördüm. Bu sefer geçen seferden deneyimli olduğum için spor ayakkabılarımı giymiştim ve rahatlıkla kayalıkların üstüne çıkıp onun yanına doğru indim. Altar olduğundan emin olana kadar ona arkadan baktım ve en sonunda onun olduğuna karar verince bir iki taştan daha atladım ve hemen yanındaki kayalığa oturdum. 

Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now