[30]

10.9K 1.1K 512
                                    


''Yoongi yüzünden gitmediğine eminsin değil mi, Jimin?'' dedi Hoseok bana sıkıca sarılırken.

Onu pek-pek değil hiç tanımıyordum ama sarılışı rahatlamamı sağlamıştı.

''Hayır, sadece evimi özledim.''

''Eh, pekala. Arayı açma olur mu?''

Evet anlamında kafamı salladım. Kocaman gülümsedi.

''Uslu çocuk.''

Yoongi ve Jungkook'un tuhaf bakışlar attığını fark edince Hoseok'tan uzaklaştım.

İkisinin arası düzelmemişti ama küsüp birbirlerinden de kaçmıyorlardı. Hiç yoktan iyidir diye düşündüm.

Yoongi geçen geceki olay yüzünden bana kızgın mıydı, emin değildim. Ama geceleri odama gelip beni izlediğini biliyordum. Bu hoşuma gidiyordu. Bazen öpüyordu bile.

''Taehyung'a iyi bak.'' dedim Jungkook'a sarılırken.

Yoongi ve Hoseok'tan ufak bir mırıltı çıktı. Hoseok Taehyung'u kıskanmıştı ama Yoongi'nin Jungkook'u mu Taehyung'u mu kıskandığını bilemedim.

''Ihm, izin verirseniz...''

Jungkook omzumu sıkıp kenara çekildi.

Öylece birbirimize bakıyorduk.

''Bir şey demeyecek misiniz, Bay Min?''

''Çok sevimli bir çocuksun, Jimin.''

Kıkırdadım.

''Bunun dışında başka bir şey söylemeyecek misiniz?''

''Çok güzels-''

''Bunun dışında?''

Sağlam koluyla beni kendine çekince kollarımı beline doladım.

Sıcak nefesini kulağımda hissediyordum.

''Seni seviyorum, Jimin. Ve bir dahaki görüşmemizde benden kaçamayacaksın.''

''Senden kaçmıyorum. Hem nasıl böyle emin konuşabiliyorsun?''

''Çünkü ben Min Yoongi'yim ve sen Park Jimin, bir dahaki karşılaşmamızda Park olmayacaksın. Benden neden kaçamayacağını o zaman anlayacaksın.''

Söylediklerini algılamam için birkaç dakika geçmesi gerekti ve... tanrım! Yoongi bana ne ima etmişti? Umarım kulaklarım yanlış duymamıştır söylediklerini.

''Çabucak kızarabilmeni seviyorum.'' dedi saçlarımı öperken.

Geri çekilince önce alnımı, sonra burnumu öptü.

''Herkesin içinde yapmak zorunda mısınız?'' diye bağırdı kapı eşiğinde bekleyen Hoseok.

''Ölmek istiyorsan konuşmamızı bir daha böl!''

Yoongi ona kaşlarını çattıktan sonra yanaklarımı tutup dudaklarıma yapıştı.

Tanrım.

Eğer bunu benim klanımda yapsaydı görenler düşüp bayılırdı sanırım. Ama çevrede olan birkaç kişi aldırış bile etmemişti. Baksalardı da öpüşen kişinin liderleri olduğu için bakarlardı.

Daldığım yerden beni çekmek için sertçe dudağımı ısırdı.

''Artık seni etkilemiyor muyum, Jimin-ah?''

Bu ses tonuyla ölü birini bile etkileyebilirdi.

Ellerimle kollarını tutup öpüşüne karışık verdim.

''Aramız iyi ayrılıyor olsak da seninle ayrılmaktan nefret ediyorum.''

''Mırıltılarını duyabiliyorum, farkındasındır umarım.''

Kafamdaki Iseul kahkaha atıyordu.

''Jimin-ah, dikkatli ol. Jungkook birkaç şey öğrendiğini söyledi. Kullan onları olur mu? Bir şey olacağından değil. Yanında askerler olacak ama her ihtimale karşı.''

Beni önemsemesini seviyordum.

''Hı-hı.''

Alnıma dudaklarını bastırıp geri çekildi.

''Görüşmek üzere, Bay Min.''

''Neden olmasın, Jimin-ah.''

...

''Jimin-ah!''

Koşarak gelip üzerime atlayan Iseul'le birlikte yere düştüm. Üstümüz çamur olmuştu ama bu ikimizin de umrunda değildi. Onu özlemiştim. Ve o da beni özlemişti.

''Sen bu hayata beni endişelendirmek için gelmişsin, Park Başbelası Jimin!''

Kalkıp üzerini silkelersen konuşmaya devam etti.

''Olanları az biraz duydum. Ama kimse bana bir şey anlatmadı. Sen anlatırsın, değil mi?''

''Elbette.''

İçeri girdiğimizde ileride bekleyen Hana'yı gördüm. Döndüğüme sevinmiş miydi yoksa sinirlenmiş miydi, anlaşılmıyordu.

''Canım kardeşim!''

Gerçek olmayan bir sarılma ve öpücükten sonra ayrıldık. Yoğun bir parfüm kokusu vardı üzerinde.

''Çok iyi gözüküyorsun. Pek iyi haberler almadım. Sevgili nişanlım iyi mi?''

Geldiğim anda beni sinir etmeyi başarması takdir edilesiydi. Bunu da özlemiştim sanırım. Özlemiş miydim?

''İzin ver de biraz dinlensin. Yeni geldi.''

''Tabi dinlensin. Yoongi'nin buraya gelip bağırıp çağırmasını daha sonra da konuşabiliriz. Değil mi Jimin-ah?''

Yoongi buraya mı gelmişti? Neden bundan söz etmemişti? Ve Hana'ya bağırıp çağırması?

''B-Bunu bilmiyordum.''

''Tabi bilmezsin. İğrençsin, biliyorsun değil mi? Mutlu insanların mutluluğunu engelleyen iğrenç bir insansın.''

Hana'yı özlememiştim. O kadar özlememiştim ki koşarak beni bırakan arabaya yetişmeyi bile düşündüm.

''Hadi Hana! Biraz rahat ver.''

''Her neyse. Nasılsa düğüne kadar çok zamanımız var konuşmak için. İyi geceler sevgili kardeşlerim.''

O merdivenlerden çıkarken biz de arkasından bakakalmıştık.

Burada hiçbir şey değişmemişti anlaşılan. Hana'nın kötü kişiliği bile aynıydı.

''En sevdiğin yemeklerden hazırlattırdım, gidelim.''

Iseul'ün elini tuttum. Değişmeyen şeylerin arasında güzel şeyler de vardı.

Clan - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin