[10]

13.9K 1.4K 483
                                    


Saatlerdir büyük salonda birilerinin açıklama yapmasını bekliyorduk. Bir anda bu duruma nasıl gelmiştik? Şu an Yoongi'yle aramda olanlar yüzünden utanıp sıkılmam gerekiyordu ama bunu bile düşünemeyecektim.

Klan lideri öldürülmüştü. Hem de herkesin içinde, ortalık günlük güneşlikken.

Etrafta birkaç savaşçı vardı. Ölüm haberi yayılınca çanlar çalınmış, dışarı çıkma yasağı getirilmişti.

İsmini bilmediğim kız gözleri her an yerinden çıkacakmış gibi ağlamıştı bana olanları anlatırken. Kimin yaptığını görmemişti ama elbet gören birileri olmuştu. Öyle bir adam nasıl savunmasız dışarı çıkardı? Gerçi kendi evinde rahat olmayacaktı da nerede rahat olacaktı?

Karşı koltukta oturan Hana'ya baktım. Sahte gözyaşlarını mendiliyle siliyordu.
Yanımda oturan Iseul'ün de yüzü asıktı.
Bunun nedeni elbet Bay Min'in ölümü değildi. Taehyung'la Jungkook'un arasında olanlar yüzündendi. Bunu söylemesine gerek yoktu anlamam için. Ona biraz daha sokuldum.

Biraz sonra Yoongi ve Taehyung girdi içeri. Tae'nin ağlamaktan gözleri şişmişti. Yoongi sinirli gözüküyordu.

''Yoongi.'' dedi Hana ürkekçe.

Yerinde olsaydım gider ona sıkıca sarılırdım. Ama Yoongi'nin Hana'dan hoşlanmadığını Hana da biliyordu. Bunu yapması aptalca olurdu.

Yoongi cevap vermedi. Başımızdaki adamlarla kendi dillerinde bir şeyler konuştu. Anladığım kadarıyla adamlardan biri üst rütbede biriydi. Konuşmaları bitince selam verip dışarı çıktılar.

''Yoongi!''

Sonunda müstakbel gelinimiz damadımızın dikkatini çekebilmişti. Odada yankılanan sese döndü Yoongi.

''Neler oluyor?''

''Açıkcası bunu senin açıklamanı bekliyorum, seni sürtük.''

Bir an vücudumun işlevini yitirdiğini düşündüm. Yoongi ona ne demişti?

''E-Efendim?'' dedi Hana.

Ah, işte şimdi gerçekten ağlıyordu.

''Sınırlarımız içerisindeyken böyle bir aptallık yapacağınızı tahmin etmiyordum.''

Volta atmaya başladı odanın içinde.

''Cidden...''

Önüne çıkan eşyalara tekme atıp bağırmaya başladı.

''Bu kadar aptal mısınız! En azından düşmanımın biraz da olsa zeki olmasını beklerdim!''

''Neler saçmalıyorsun!''

Şimdi de bağırma sırası Hana'daydı. Hayali olarak onu alkışladım. Yürek yemek tabiri buraya çok uyuyordu.

Hızla yanına gelip saçlarından tutup havaya kaldırdı onu. Ufak bir çığlık çıktı Hana'dan.

''Bil bakalım babamdan çıkardığım ok kime ait?''

''B-Bilmiyor-''

''Senin lanet olasıca klanına ait, Hana!'

Evet şimdi de algılarım bozulmuştu.

''A-Anlamıyorum.''

Saçını bırakınca koltuğa yığıldı Hana.

''O bok babanın derisini yüzeceğim. Yemin ederim yapacağım bunu.''

Hana daha çok ağlamaya başladı.
Odama geldiği gece aklıma geldi. Demek ki onun da yüreğine dokunacak şeyler vardı.

''N-Neler oluyor?'' dedim sakince.

En azından bir suç varsa öğrenmeliydik. Ki biz mi öldürmüştük onu? İyi de neden? Zaten bir anlaşmamız vardı, klanımız güvende olacaktı. Bay Min'i öldürmek işimize yaramaz, aksine sonumuzu getirirdi.

''Bilmiyor musun ufaklık? Yoksa salak ayağına mı yatıyorsun?''

Bana bağırmasından nefret ediyordum, bunu öğrenmiş olmuştum şu an. Sakin çıkan sesini duymak istiyordum.

Anlamsız bakışlarımı görünce iç çekip ellerini başında birleştirdi.

''Benimle oynuyor muydun Jimin?''

Sesi titremişti. Ağlayacak mıydı?

Lütfen yapma.

''Beni istediğini söylerken tek amacın dikkatimi mi dağıtmaktı?''

''N-Ne diyorsun sen?''

Hana'nın hıçkırıkları kesilmiş, bize bakıyordu sinirle. Yeterince gergin bir ortam değilmiş gibi şimdi de bunu öğrenmişti. Bu gece burada ölmezsek döndüğümüzde kendi klanım -büyük ihtimalle Hana- tarafından öldürülecektim.

''Jimin! Ne demek bu?''

''Şimdi bunun sırası değil.'' dedi Iseul Hana'yı omzundan tutup oturttururken.

''Evleneceğim adamın kardeşimle oynaştığını öğrendim az önce. Ne zaman sırası olacak? Düğün günümde konuşmalıyız belki de, ne dersiniz!''

Gerçekten batıyordum. Güzel olabileceğini düşündüğüm seyahatim berbat bir hal almıştı. Ve bunu atlatabilecek güce sahip değildim.

Yoongi'ye döndüm. Gözleri dolmuştu. Sadece onu etkilediğimi düşünmüştüm ama bu gözlerinin dolmasına sebep olur muydu? Bana karşı bir şeyler hissediyor olamazdı herhalde. Kendisi söylemişti, bu kadar kısa sürede birine bağlanılamayacağını.

''Sana bir soru sordum!''

Onunla oynamamıştım. Tanrım. Kelimeler boğazıma dizilmişti, konuşamıyordum.

''Y-Yoongi.''

''Lanet olsun!''

Tekmeyle tutunduğu sandalyeyi devirdi. Kendi dillerinde bir şeyler söylüyordu. Ona sıkıca sarılıp sakinleşene kadar bırakmamak istiyordum. Yerimden kalkıp ona doğru hamle yapmıştım ki Tae'nin kolumdan tutmasıyla durdum.

''Odanıza çekilmeniz daha iyi olacak.''

İstemiyordum. Yoongi'ye ihtiyacım vardı. Belki de onun da bana ihtiyacı vardı.

''Jimin.'' dedi sakince.

Kafamı sallayıp odadan kız kardeşlerimden önce çıktım. Hana'yla uğraşmak istemiyordum. Kimseyle konuşmak, kimseyi görmek istemiyordum. Yoongi'ye ihtiyacım vardı. Tekrar beni öpmesine, bana dokunmasına ihtiyacım vardı.





























 Tekrar beni öpmesine, bana dokunmasına ihtiyacım vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dengesiz bir ilişkileri oldu resmen. Böyle planlamamıştım aslında ama yazmaya başlayınca ortaya bu çıktı. Biraz üzgünüm.

Clan - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin