Cevap vermeyip yürümeye devam ettim.

''Yaptığın saygısızca biliyorsun.''

Omzumda elini hissettim. Dünkü gibi şefkatlı bir dokunuş değildi bu seferki.

''İki aileyi birbirine mi düşürmek istiyorsun?''

''Ailemi seviyorum. Neden böyle bir şey isteyeyim?''

''O zaman ona göre davran.''

Dün ani hislerim yüzünden hıçkırıklara boğulmama neden olan adamın şu an suratını dağıtmak istiyordum.
Elimin tersiyle omzumdaki eli ittim.

''Ablamın kocası olman sana yalakalık yapacağım anlamına gelmiyor.''

Yakamdan canımı yakacak şekilde beni tutup yakınlardaki ağaçlardan birine yapıştırdı. Acıyla inledim.
Şu an yüzü yüzüme fazla yakındı ve kalbim yerinden çıkabilirdi her an.
Biraz daha yaklaşıp nemli nefesini hissetmeme neden oldu.
Acaba şu an onu öpsem ne tepki verirdi?

''Şansını zorlama Jimin.''

İlk defa ismimi söylemişti. Sertçe yutkunup dilimle kuruyan dudaklarımı ıslattım. Gözleri dudaklarıma inip tekrar gözlerimi buldu. Onun dikkatini çekebilmek beni mutlu etmişti.
Gerçi çekilirken yakamdaki elini tuttum.

''Özür dilerim. Lütfen saygısızlığımı bağışlayın.''

Neden böyle bir şey dediğimi bilmiyordum. O an tek istediğim ona biraz daha yakın olabilmekti.

''Bir daha olmasın.''

''Olmayacak.'' dedim hala bileğini tutarken.

Gözü bileğini tutan elime kaydığında niyeceğini anlayıp elimi hızla çektim. Ardından o da elini çekti.
Tekrar yol boyunca yürümeye başladı. Ben de sessizce arkasından gittim.

...

''Nasıldı geziniz, Bay Min?''

''Sakin ve huzurlu bir yerleşiminiz var. Bunu sevdim.'' diye cevap verdi Yoongi soğuk bir sesle.

Bir günde samimi olmalarına imkan yoktu ve Yoongi'nin Hana'yı görüp görmediğine bile emin değildim. Bunun için kız kardeşim adına üzüldüm. Kendi adıma sevinmeli miydim?
Hiç sanmıyorum.

Her ne kadar Yoongi, Hana için bir şeyler hissetmeyecek olsa da bir şey ifade etmeyecekti benim için.

Acaba sevgilisi ya da sevdiği biri var mıydı? Belki de o da klanı için razı olmuştu bu evliliğe. Gerçi klanının böyle bir anlaşmaya ihtiyacı yoktu.

''Çok sevindim beğendiğinize.'' dedi kıkırdayarak.

Hana gerçekten de cilve yapmak için doğmuştu. Iseul karşındakine hiçbir zaman kur yapacak tarzda bir kız değildi. Her zaman sert bir yapısı olmuştu, her ne kadar pamuk bir kalbi olsa da.

Kolumu tutan Iseul'le sohbet etmeye başlamış olan 'çifti' yalnız bıraktık.

''Neler olduğunu anlatmayacak mısın?''

Iseul heyecanla bana bakıyordu. Tek kelime etmememe rağmen ne olduğunu anlamış olması ona sıkıca sarılmak istememe sebep oldu. Sarıldım da.

''Aptal! Bıraksana beni.''

Kollarını gevşetip yüzüne baktım.

''Sen birinin sahip olabileceği en harika kız kardeşsin. Bunu biliyor muydun?''

''Tabiki de biliyorum.'' dedi gülerek.

''Ama böyle iltifatlarla sorumu geçiştiremezsiniz Bay Park. Şimdi dökülün.''

Iseul'ün evleneceği kişinin nasıl biri olacağını düşündüm. Gerçekten enerjik ve sevgi dolu olmalıydı ki fazla hareketli kardeşime hem ayak uydurabilmeli hem de onu sarıp sarmalayabilmeliydi.

''Hiçbir şey olmadı aslında ama Bay Min'i biraz kızdırmış olabilirim.''

''Başına bela mı almak istiyorsun Jimin?! Bu iş bozulursa seni kim bilir nereye sürerler, farkında mısın?''

''Hey, sakin ol. Hiçbir şey olmayacak.''

''Hep böyle diyorsun ama dediğin gibi olmuyor.'' Seslice iç geçirip geldiğimiz yöne döndü.

''Senin gibi bebek suratlı birinin nasıl başının beladan kurtulamadığını anlamıyorum. Neyseki benim gibi arkanı toplayacak harika bir ablan var.''

Abla kelimesini bastırarak söylemişti ve söyledikleri doğru olduğu için itiraz etmedim. Yanına gidip sevgili kız kardeşimin koluma girmesine izin verdim.

Clan - YoonminWo Geschichten leben. Entdecke jetzt