Bir Küçük Şezlong Meselesi

32K 551 139
                                    

Sahilde şezlonguma uzanmış tüm yılın stresini ve yorgunluğunu atmaya çalışıyordum. Ne yorulmuştum bu sene; defileler, lansmanlar, yapılan ek anlaşmalarla birlikte normalden daha çok çizmemi gerektiren koleksiyonlar... Kafam hep işle meşgul olmuş, kendime hiç zaman ayıramamıştım. İşlerin yoğunluğunun azalmasını fırsat bilip kaçmıştım o büyük gürültülü şehrin, büyük büyük işlerinden. Tabi ki biliyorum tüm yılın yorgunluğunun bu küçük tatille atılmayacağını ama hiç yoktan iyiydi yine de.

Etrafıma bakındım biraz. Ne kadar da boştu, tam istediğim gibi. Bu sene Çeşme, Bodrum gibi yerlerdense sessiz sakin bir yere gidip kafamı dinlemek istedim. Kalabalıktan uzak, doğayla iç içe, keyfîni çıkarabileceğim bir yere... Biraz araştırmadan sonra Bozcaada'nın tam olarak gitmek istediğim yer olduğuna karar verdim. Bilen birkaç arkadaşım bu zamanda gidilmeyeceğine dair uyarmışlardı beni ama çok da kulak asmadım. Üstelik her şey de çok güzel gözüküyor. Tam aradığım tatil buyken neden buraya daha sonra gelmem gerektiğini anlayamadım doğrusu.

Ben düşüncelerime dalmışken güneş de etkisini arttırmıştı. Bunun benim için tek anlamı vardı, 'Kremlenmezsen ıstakoz gibi kızarır, hiçbir yere dokunamadan yaşarsın!'. Bu kısacık tatilimi böyle saçma sapan sıkıntılarla mahvetmeye niyetim olmadığından bol bol kremlendim.

Bu sırada insanlar yavaş yavaş gelmeye başladı. Demek tek gelen ben değilim buraya bu mevsimde. Gerçi gelenler sanki buranın yerlisi gibi duruyor ama arada benim gibi tatilciler de seçiliyor. Heh, mesela şu esmer, kaslı çocuk. Her gün sporda gördüğüm kasıntılardan bir tane daha. Gitgide artıyor mu ne bunların sayısı? Ben hala çocuğa mı bakıyorum, çek gözlerini Defne çek! Bir dakika! O çocuk bana mı gülümsüyordu ve buraya doğru mu geliyordu? Yok canım saçmalama, ne diye bana gelsin çocuk? Yanımda tanıdığı biri falan vardır ona bakıyordur herhalde. Ben kendimle kavga ededurayım çocuk yanıma gelmiş ve kendini fark ettirmek için öksürmüştü.

-Boş muydu acaba bu şezlong, alabilir miyim?

-Aa şey tabi tabi alabilirsiniz. Boş o, kimseyi beklemiyorum.

Söylediklerimi fark ettiğimdeyse gözlerimi yumup suratımı buruşturdum. Kimseyi beklemiyorum mu? Gerizekalı mısın kızım sen?! Gel beraber oturalım de bir de istiyorsan çocuğa! Gözlerimi çocuğun hafifçe gülmesiyle açarken kızardığıma eminim. "Madem kimse gelmeyecek, alıyorum o zaman?" demesine 'Tabi' diyebildim sadece. Ne diye bu kadar aptallaştım ki adamın karşısında...

---------------------------------------------------------
Bugün dalışa gitmek için erken uyanamadığım için canım sıkkın bir şekilde kahvaltıya indim.

-Ooo Ömer! Seni kahvaltıda görür müydük ya?

-Sorma Yılmaz abi ya, uyanamadım bu sabah. Boşa gitti bütün gün.

"Olur mu be oğlum? Çıkar işte adanın keyfini biraz. Git sahile güneşlen, denize gir, yüz biraz da. Hep dal hep dal nereye kadar." diyen Yılmaz abiye "E artık bugün öyle olacak zaten el mahkûm." diye huysuzlanınca Yılmaz abi halime gülerek Gül ablaya kahvaltı için yardım etmeye gitti.

Kahvaltı bittikten sonra ne yapacağıma karar veremedim bir süre. Sonra kitabımı alıp Çınaraltı'na gitmeye karar verdim. Mis gibi Türk kahvemi, üstüne de sakız şerbetimi içer serin serin kitap okurum. Kitabıma dalmışken oturduğum yerde sıcaklamaya başladım. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda güneşin tepede, bulutları kovmuş tek başına durduğunu gördüm. Oturdukça daha da sıcak olacağını bildiğimden eşyalarımı toplayıp Ayazma'ya doğru yola çıktım.

Sahile geldiğimde çok az insan vardı. Bu zamanda bu kadar insan olması bile şaşırtıcı tabi. Sahile göz gezdirirken o kadar insanın peri gibi parlayan bir kıza takıldı gözüm. Pamuk gibi beyaz bir teni vardı kızın. Gün batımından daha göz alıcı kızıl saçlarıysa 'ben buradayım' diye bağırıyordu. Bu nasıl bir güzellik böyle. Sanki etraftaki herkes yok olmuştu. Sadece o kız vardı, parlıyordu; kızıl bir peri gibi. Ben bunları düşünürken kızın da kafasını bana çevirdiğini ve beni incelemeye başladığını fark ettim. Dudaklarım istemsizce yukarı kıvrılırken kızın benim kendisini gördüğümü anlamasıyla kafasını aniden çevirmesi keyfimi iyice yerine getirdi. O sırada kızın yanındaki boş bir şezlongu gördüm. Evet koca sahildeki tek boş şezlong o değildi tabi ki ama kendimi o tarafa çekiliyormuş gibi hissediyordum.

Kızın yanına gittiğimde öksürerek ilgisini çekmeye çalıştım ve kızın bal rengi gözleri gözlerime değdiğinde kalbimin tekledi. Şezlongun boş olup olmadığını sordum.

"Aa şey tabi tabi alabilirsiniz. Boş o, kimseyi beklemiyorum." diye cevap verdiğinde dudaklarım tekrar yukarı doğru hareketlendi. O sırada kız gözlerini yumup suratını buruşturunca hafifçe gülmeden edemedim. Kimse gelmediğine göre şezlongu aldığımı söylediğimde kısa bir tabi cevabı almıştım. Şezlongumu almış kızdan uzaklaşırken bugün erken uyanamamamın aslında o kadar kötü bir şey olmadığına karar verdim.

Aşk Rengiजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें