KISIM 4

726 40 11
                                    

Gökyüzünden her an bir fırtına gelip kopacak gibi duruyordu. İçine bir miktar gri bulaşmış mavi gökyüzünün içerisinde engellenemez bir kaos var gibiydi. Genç adam içinde bulunduğu karmaşık durumda bile zihninin boş bir yanını yakalayıp istemsizce bu düşünceleri geçirmişti aklından fakat sonra hayatında bu denli anlamsız boşluklara yer vermemesi gerektiğini hatırladı. Dikkatini tek bir yöne toplamalıydı dolayısıyla genç adam karşısında ki adama baktı.

“Bunu yapabileceğime inanıyor musun?” diye sorduğunda adam evet anlamında başını salladı. “Kimseye görünmeyeceksin, seni öldü bilecekler.”

İçindeki tereddüt bilinicini sarsar gibi oldu. “Ya beceremezsem?”

Adamın yüzü sinsi bir ifadeye büründü. Ona güvendiğini her halinden anlayabiliyordu fakat istediği çevresindekilerin ona güvenmesi değildi sorun kendine karşı olmayan güveniydi ve temkini elden bırakmamaya çalışıyordu.

  “Sana her türlü desteği sağlayacağım,” dedi karşısındaki adam. Bu cümle onun bir miktarda olsa, benliğiyle baş başa kalmasına sebep olmuştu. Dibinde hırçınca kayaları aşındıran denizin dalgalarına baktı ve düşünmeye başladı. Hayatta kalma sebebi sadece o çocuğu koruma isteğinden geliyordu. Onun için her şeyi yapardı fakat ona zarar geleceği düşüncesi genci ürkütüyor ve yapacağı eylemden bir adım geri çekiyordu.

“Yapamazsam her şey mahvolur biliyorsun,” dediğinde karşısında ki adam gencin koluna dokundu. “Hiçbir şey şu an ki durumdan beter olamaz.”

Karasızlıkla karşısında ki adamın gözlerine baktığında, adam hissetmiş olacaktı ki bir resim çıkardı cebinden. “Bu adamı onların yanına sokmayı başarabildim. Seni o öldürecek.”

Önünde duran resme baktı. Yapılı simsiyah saçlara sahip bir adam vardı. Kaşları oldukça çatıktı ve sağ kaşına ince bir çizik halinde faça atılmıştı. Genç adam gözlerini karşısında ki adama çevirdi.

“Demek beni bu adam öldürecek.”

Karşısında ki başını aşağı yukarı salladı.  “Kimse senden şüphelenmeyecek çünkü sen bir ölü olacaksın.”

“Onu koruyacağına yemin et,” dedi genç işaret parmağını adama doğrultarak. Karar vermek üzereydi çok az kalmıştı.

“Bu zamana kadar onu kim korudu sanıyorsun?” Adama doğrulttuğu parmağını indirdi ve arkasına yasladı. Hiçbir şey söylemeden öylece bekledi.
“Bak,” dedi adam. “6 yıldır o insanlarla uğraşıyorsun, tanıyorsun hepsini. Hepsinin ne bağlantısı var biliyorsun. Benim vaktim azaldı hissediyorum.”

Genç adamın kalbi sıkışır gibi oldu. “Yapma,” dedi sonra. Karşısında ki adamın ölümü onu ürkütüyordu zira onun gibi bir insan tanımamıştı hayatı boyunca. Güçlü ve disiplinli duruşunun ardında yumuşak bir kalbi olduğunu biliyordu ve bu adama hayran kalışının bir sebebi de buydu.

Karşısında ki adam gözlerini denize dikti ve özlem dolu iç çekti. Yaptıkları, yapamadıkları içinde kalan onca şey etrafındakiler yüzündendi ama hayatındakilerin yaşamlarının mahvolmasına izin veremezdi.

“Kabul ediyor musun?” diye sordu, genç adama dönüp.

Bir süre düşündü ve kafasındakileri toparladı sonra her şeyin düzene girmesi adına inançla başını aşağı yukarı salladı. “Kabul.”
Adam gülümsedi. “O halde sen artık ölü bir adamsın.” Karşısında ki gencin gözlerinde kararsızlığın halen devam ettiğini gördüğünde arkasına yaslandı ve kollarını birbirine bağladı.

“Onun seni affetmeyeceğini düşünüyorsun fakat yaptığın bu fedakarlığı görünce senden uzak kalamayacak. Biliyorsun o vefalı bir çocuk.”

Genç adamın gözlerinde ki kararsızlığın oluşturduğu buğu anında yok oldu; gözleri yerini berrak bir parlaklığa bıraktı. Bunu gören adam artık her şeyin başladığını ve geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini anladı fakat içinde halen koca bir umut vardı.

“İçimize işleyen virüs her yere yayılmadan kökünü yakman gerek,” dedi. “Bizimle oyun oynayan her kimse sonsuza kadar yok olmasını istiyorum.”

Sonra genç adam onu saran, korkudan oluşmuş kabuğu kırmış gibi hissetti. Sinsice güldü ve kendinden emin bir şekilde konuştu.

“O halde artık bana Dessas de. Çünkü asıl oyunu şimdi görecekler!”

İKİ GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin