Bölüm 10 • "Dessas"

3.1K 141 13
                                    

Bölüm Müziği: Coldplay- We never change

Zihninin derinliklerinden çıkardığı kelimeler, hayatımın yönünü belirleyecek birkaç işaret gibiydi.  O konuştuğunda sanki bedenimi çevireceğim bir rüzgar hayatımın sonucunu belirleyecek bir yöne doğru esiyor ve ben her seferinde o rüzgara tutsak kalıyor, ona kapılıp mesafe alıyordum.  Bana karşı esen bu rüzgara direnmeye çalışarak, 
‘’Gitmem gerek.’’ Dedim.

‘’Hayır.’’ dedi işaret parmağını üstüme dikerek. ‘’Gitmemen gerek.’’
Sözcükleri suratıma tokat gibi çarpan rüzgarın hızını artırmıştı. Her an bir fırtınaya kapılmaktan korkuyordum.
‘’Bak. Gerçekten gitmem gerek.’’

Eli kapının kenarına doru gittiğinde ufak bir klik sesi duyuldu. Sonra anahtarı cebine attı. Ben şaşkınca suratına bakarken, onun gözlerinde galibiyetin doğurduğu bir meydan okuma vardı.

‘’Biraz kal.’’ Dedi. ‘’Sonra gitmek istersen git seni zorlamayacağım.’’
Bir süre gözlerine baktım. Dürüst gözükmesi beni direndiğim o fırtınaya çoktan kaptırmıştı. Pes edip hiçbir şey söylemeden şömineye doğru ilerleyip karşısına oturdum.

Dizlerimi göğsüme çekmiş bir şekilde şöminenin içerisinde dalgalanan alevleri izliyordum. Odunlardan çıkan kıvılcımlar durdurulması olanaksız bir çığlık gibiydi. Tutuştuğunu, bas bas bağırıyor lakin her defasında kendini tüketiyordu. Ruhumun alev alev yanışı böyleydi zamanında. Çığlıklarım dudaklarımdan dökülürken ruhumun kendini alevlerin içinde kül edişini hissedebiliyordum. Ben o günü hiç unutmayacaktım. Umutlarımın harlıca aleve dönüşüp,  ruhumu yaktığı günü asla unutmayacaktım. Çünkü unutmaya her çalıştığımda her bir alev bana o anı hatırlatacaktı.

İki adet fincan görüş alanıma girdi. Beyaz bir kupayı bana uzatıyordu, Baray. Tanıdık koku burun deliklerimden girip koku duyumu istila etmişken elinde ki bardağı alıp kahveden bir yudum aldım. İşte tam o an dilimi yakan bu sıcaklıkla yüzümü buruşturdum.

‘’Kaynar.’’ Dedi. ‘’Dikkat et.’’

‘’Evet.’’ Dedim bardağı yanıma koyarken. ‘’Gerçi az yapmadığım şey değil. Çok yakmışlığım var kendimi.’’

‘’Belli.’’ Dedi Baray gözlerini cama dikmişken. ‘’Çok belli.’’

Ne demek istediğini anlar gibiydim. Beladan belaya koşuyordum nihayetinde. Kendimi yakmamam mümkün müydü?

‘’Neden kalmamı istedin?’’ diye sordum konuyu değiştirme amacı güderek.

‘’İstedim sadece.’’

‘’Öylece?’’

‘’Evet.’’ Dedi. ‘’Öylece. Hiçbir nedeni yok.’’

‘’Çok bencilsin.’’ Dedim kahvemi temkinli bir şekilde yudumlayarak.

‘’Bunu inkar etmeyeceğim.’’ Gözleri az öncekine nazaran daha çok donmuştu. Sanki bir şeyler hatırlıyormuş gibi gözleri daldı.
O an hiç dokunmak istemedim ona. Belki de hayat bu şekilde istediği için bencil olmuştu. Yargılayamazdım.

Dalmış gözleri, derinlikten kurtulduğunda yüzünü bana çevirdi. ‘’Belki de kalmana ihtiyacım vardır.’’ Dedi. ‘’Sen… Sana ihtiyacı olan birini bırakıp gidecek kadar bencil misin peki?’’

Bir an dondum kaldım. ‘’Sana yararlı olabileceğimi sanmıyorum.’’
Bedenini bana çevirip meydan okurcasına baktı.
‘’Kaçamak cevaplar veriyorsun, Mehir.’’

‘’Ah… Peki. Bilmiyorum. Bu sana bağlı.’’

‘’Sorumun cevabını vermedin?’’

‘’Ne dememi bekliyorsun?’’ diye çıkıştım.

İKİ GÖLGEWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu