O günün devamında Justin'i gittiğim her yerde gördüm. Kelimenin tam anlamıyla gittiğim her yerdeydi ve bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Ben dönüp suratına bir kez bile bakmamakta direnirken o sinir bozucu bir oğlan çocuğu gibi bana bakıyordu.

Son dersten önceki teneffüste duvara yaslanmış Skylar ve Brooklyn ile Justin'in ne kadar sinir bozucu biri olduğu hakkında konuşurken, o ve arkadaşları gelip tam karşımızda durdular. Aynı benim yaptığım gibi duvara yaslanıp bakışlarını bana sabitlerken diğerlerinin sırtı bana dönük kendi aralarında konuşuyorlardı.

Kafamı iki yana da çevirip kimsenin bakmadığından emin oldum. Ardından tatlı tatlı gülümserken ona yavaşça orta parmağımı gösterdim.

Yüzündeki ifadeyi saatlerce izleyebilirdim ama yaptığım şeyi görünce kahkaha atmaktan kendilerini alamayan Brooklyn ve Skylar'ı alıp dersimin olduğu sınıfa yöneldim.

* * *

Belki de bininci kez, "Beni buna ikna ettiğinize inanamıyorum," dedim Marc'ın arabasının arka koltuğunda otururken. O partiye gitmek kesinlikle planlarım arasında yoktu ama dördü birden kapıma gelip beni hazırlanmam için zorladıklarında ve Marc eğer giyinmezsem beni kendinin giydireceğini söylediğinde başka çarem kalmamıştı.

Kot şortum ve bol siyah tişörtümü giyip zaten dalgalar halinde önceden yapılı olan saçımı salık bırakmıştım, hatta Skylar bana güzel bir makyaj bile yapmıştı.

Jim uzanıp belki de tüm zamanların en saçma şarkısını açtı ve onu bağıra bağıra söylerken çaktırmadan videosunu Snapchat'te paylaştım. Ardından Brooklyn ve Skylar ile de birkaç fotoğraf çekildik ve onları paylaşmamdan sadece saniyeler sonra sayfayı yenilediğim de her birinin Justin tarafından görüldüğünü fark ettim.

Her ne kadar Snapchat hikayesinde durmadan üstsüz fotoğraflarını paylaştığını görünen küçük resim sayesinde görsem de hiçbirini açmıyordum. O ise benim paylaştığım şeyi her zaman ilk gören kişiydi.

Telefonuma yeni bir bildirim geldiğinde Justin'in sadece kendimi çektiğim bir fotoğrafın ekran görüntüsünü aldığını gördüm ve bu bütün sinirlerimin gerilmesine neden oldu. Onu engelleyebilirdim ama bir parçam bunu yapmak istemiyordu. Zaten buradan engellesem bile büyük ihtimalle başka bir hesapla karşıma çıkardı.

Marc arabayı partinin verildiği evin önünde durduğunda hepimiz aşağıya indik. Etraf çok kalabalıktı ve bir sürü insan vardı, evin içine girecekken ben diğerlerinden arkada kaldım ama Marc elimi tutarak onu kaybetmememi sağladı.

Evin içerisi dışarısı kadar kalabalık değildi ve beklediğimden daha insancıl bir partiydi. Çok fazla içki ile çok fazla öpüşen insan görüyordum ama herkesin kıyafetleri üzerindeydi ve etrafta uyuşturucu içen birilerinin olduğunu da sanmıyordum.

Bir süre evin içinde kaldık, Justin'i veya herhangi bir arkadaşını görmemiş olmanın mutluluğunu yaşarken bir şişe bira aldım ve etraftaki kızları kaş göz hareketleri ile tavlamaya çalışan Jim'e, "Acınacak haldesin," dedim.

Evin arka bahçesinde havuz olduğunu öğrenip bazılarının oraya geçtiğini görünce bizde oraya ilerledik. Birkaç kişi kıyafetlerini çıkarıp ya da kıyafetleriyle havuza giriyordu. Benim onlardan biri olmayacağım kesinken Marc fırsatı kaçırmayarak tişörtünü çıkardığı gibi havuza atladı.

Ben ona kahkahalarla gülerken birinin adımı seslendiğini duymamla bakışlarımı o tarafa yönelttim. Biyoloji sınıfımdan olduğunu bildiğim mavi saçlı kızın bana baktığını görünce, "Efendim?" dedim ne istediğini öğrenmek için.

Screenshot Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz