Işığın Gerçek Sahibi...

Start from the beginning
                                    

"Bu iyi fikir değil, bunu mutlaka hesap etmişlerdir. Oraya girersek, çıkamayabiliriz."

"Biz kabul etmezsek, onlar bunu zorla yapacak." diyen Dyagon da Ema'ya hak verince, başka çarem kalmamıştı. Her ne olursa olsun, onun oraya girmesine izin vermeyeceğim. Dyagon'a dönüp, işaret verdiğimde, "şaka yapıyorsun dostum" der gibi bir tavır takındı.

"Üzgünüm ama bunu yapmana izin veremem. Seni bir kere daha kaybetme riskini göze alamam." dedikten sonra ona sıkıca sarılıp, hızla içeri soktum. Arkamdan kapıları kapatan Dyagon bana küfrederek peşimden gelirken;

"Lanet olsun Leo, bu işten sağ çıkamazsak sana verdiğim tüm kanları geri alacağım." dedi.

"Leo, bunu yapma." Ema hala beni durdurmaya çalışırken onları en üst kata çıkardım. Alvina bu odanın özel durumlar için yapıldığını söylemişti. Kapısı vampirlerin bile ulaşamayacağı özel bir metalden yapılmıştı. Büyük depremlere bile dayanıklıydı. Ema ve diğerleriyle oraya girdikten sonra kimsenin ne olduğunu anlamasına izin vermeden hızla geri çıktım. Kapıyı üzerlerine kitledikten sonra elimi kapının üzerine koyup, son kez sesini duymak için bekledim.

"Leo, Leo kapıyı aç. Leo..."

"Üzgünüm ama senin zarar görmene izin veremem."

"Yanımda olacağına söz verdin. Lütfen bunu yapma, yalvarırım aç kapıyı." bunu yapamam. Buradan çıktığı an biri yaralanır, yaralanmaz gücünü kullanacaktır. Onun yok olmasına izin vermeyeceğim.

"Sana söz veriyorum bu sefer geri geleceğim. Sadece bekle."

"LEO, LEO,LEO..." seni seviyorum...

Onun çığlıkları arasında aşağı inerken, Dyagon ile silahlarımızı aldık.

"Bu yaptığın gerçekten havalı ama o kapı onları fazla tutmaz, Planın neyse biran önce başlat." Dyagon'a gülerken;

"Sen her zaman hazırlıklı olmamı söylerdin." diyerek benim odamda ki büyük sandığı açtım. Dyagon gördükleriyle;

"İşte benim adamım." derken, hızla içindeki bombalardan cebine doldurdu. Bunlar sıradan bombalar yerine özel iyole sıvılarıyla dolu bombalardı. İçlerinde ki sıvı onları öldürmesdi ama ciddi yanık ve zarar verirdi.

"Bunlar iyi ama yinede yetersiz."

"Yetmesine gerek yok. Zaman kazandırsın yeter. Alvina'ya söyle, Nickholas denen adama ulaşsın. O buraya gelene kadar onları oyalamamız gerek." Ema oradan çıkmadan bu işi bitirmem gerek. O lanet gücü kullanmasına izin vermeyeceğim.

Dyagon ile binanın içerisinde uygun bir yer ararken, onların çoktan saldırya geçtiğini duydum. Ema'yı koruyacağım, sonuna kadar onu koruyacağım.

Ema'dan

Leo beni ve çocukları buraya kitledikten sonra savaşmaya gitti. Yine aynı şeyi yapıyordu. Yine benim için kendinden vazgeçiyordu. Bir kere daha bunu yapmasına izin veremem. Bir kere daha onu kaybedemem. Kapıya uyguladığım güç hiçbir işe yaramayınca, yere çöküp, kafamı ellerimin arasına aldım. Yanıma gelen Tres bana sarılırken;

"Belki de Leo'ya güvenmeliyiz." dedi. Kafamı kaldırıp, umutsuzca ona bakarken;

"Hep ona güvendiğim için acı çekti. Bir daha bunu yapmasını istemiyorum. Artık benim yüzümden acı çeksin istemiyorum. Bir kere daha buna dayanamam Tres. Yapamam..." dedim. Bana hak vermiş olacak ki başka bir şey söylememişti.

"Ahh lanet olsun. O zaman ağlamak yerine kalk ve savaş." diyen Eric ile ne demek istediğini anlamak ister gibi baktım.

"Ne zaman liderlik sıfatını kaybedip, bu kadar güçsüzleştin Ema. Biz sana inanaıp, buraya geldik. Nerede hepimizi kabuslarından çıkaran o kız? Nerede Tanrının Işığı?" Eric bana kızıyor muydu? Yoksa cesaret mi vermeye çalıyordu anlamamıştım ama söylediklerini iliklerime kadar hissetmiştim. Onlara bana güvenin deyipte şimdi çaresizce burad oturamazdım. Göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. Zor da olsa onlara gülümserken, İrina dahil hepsinin dimdik karşımda durduğunu gördüm. Bunu yapabilirdim, onlarla birlikte arkadaşlarımla birlikte bunu başarabilirdim. Leo'ya yanında olduğumu ve artık korumasına gerek olmadığını gösterecektim.

Underworld #wattys2016Where stories live. Discover now