23. Bölüm

13.3K 471 20
                                    



Duygularım ağır yaralı
Sanki kurşun yemiş kan kaybeden
Duygularım
Hayatını Kaybetmek üzere
Ne duygularımı paylaşacak biri var hayatımda
Nede beni seven biri
Yani unutulmuş mazide kalmış biriyim....
Attila İlhan

Atilla İlhan... Son zamanlarda ki duygusal ruh halimden dolayı sürekli Atilla İlhan'ın bu şiirini okur olmuştum aslında hemen hemen bütün şiirlerini okumuş sayılırım duygusal çöküntüde olduğum bir dönemimde şiirle hiç aramın olmamasına rağmen keşfetmiş ve okumaya başlamıştım zaten şiiride onunla sevmemişmiydim hele ki anne ile ilgili olan bir şiiri vardır benim kendisine bağlanmamı sağlayan her sözünü iliklerime kadar yaşadığım şiiri! Sözleri şöyledir
"... insan annesi ölünce anlar
içindeki çocuğun
hiç ölmeyeceğini
aklına geldikçe kahrolur
bunu anlamakta
neden
bu kadar geciktiğini.."

Bu şiirini öyle bir ezberlemiştim ki mısralarını nasıl yazdığını bile ezberlemiş aklıma tabiri caizse mıh gibi kazımıştım. Her cümlesinde o kadar haklılık payı vardı ki ve ben bu şiiri her okuduğumda annemsiz geçen günlerime geri dönüyor yaşadıklarımı tekrar tekrar düşünüp duruyordum onlarsız geçen günlerimi heleki ilk günlerimi. Onları defnettikten sonra bir ay ayrılamamıştım onlarla geçirdiğim 17 yıllık evimizden. Annemin özenle seçtiği düzenlediği eşyalarını bırakmamı istediklerinde sinir krizi geçirmiştim bunu benden nasıl isterlerdiki onlarda benim annemin babamın emeği vardı her biri mutluluklarına hüzünlerine şahit olmuşlardı nasıl satmamı bırakmamı beklerdiler ki. Neyseki o günki geçirdiğim sinir kriz sonucu ben bayıldıktan sonra vazgeçmişlerdi ve evi olduğu gibi bırakmaya karar vermişlerdi ama orada tek başımıza kalmamıza izin vermemiş bizi buraya babaannemin yanına getirmişlerdi zaten amcamlarda iki sokak üstümüzde oturuyorlardı onlara en yakın o ev tutulmuştu babaanneme kazadan önce ve biz Cem'le birlikte her ne kadar evimi bırakmak istemesemde annemin en yakın arkadaşının her ay gelip evi temizleyip hiç bir şeyin yerini değiştirmeden olduğu gibi bırakacağı sözünü aldıktan sonra her fırsatta buraya gelme şartıyla babaanneme  taşınmayı kabul etmiştim. İstanbul'a geldikten sonra son senemi bitirmek için Neslihanların hemen evinin üst sokağında olan liseye kaydımı yaptırmışlardı tabi benim isteğim dışında gizlice yapılmıştı çünkü Cem daha o zamanlar 8 aylık olduğu için annemin yokluğunu daha çok hissedip sürekli ağlıyor huzursuz oluyordu bundan dolayı bende ailemin bana emaneti olan biricik kardeşime her ne kadar yetersizde olsa annelik yapıp onu yalnız bırakmak istemiyordum en iyi şekilde büyütmek istiyordum ve evet babaannem vardı hatta en büyük yardımcılarımızdan biriydi ama henüz ailemi kaybetmiş olmanın verdiği buhran ve kırgınlıktan dolayı içim el vermiyordu neyseki okullar açıldıktan bir hafta sonra gardımı düşürmüştüler buna en büyük etken babamın mimar olmamı istemesi olmuştu ve bende düşe kalka gelebildiğim kadar bugüne eksiklerim ve yanlışlarımla birlikte gelebilmiştim. Aslında bazen çok düşünüyorum o kaza olmasaydı ailem hayatta olsaydı şuan nasıl bir yolda yürüyor olacaktım ne gibi yanlışlar yapacak daha sonrada soluğu ailemin kanatları altında alacaktım. İlk aşkımı anneme anlattığımda ne tür bir tebki alacaktım veyahut üniversiteyi kazandığımda yüzlerinde oluşacak olan o gülümsemenin başka bir karşılığı olacak mıydı işte ben bunların hiç birini bilemeyecektim ve en önemlisi arkamda annem babam var nasıl olsa deyip hiçbir zaman kafama buyruk istediğini yapan biri olamayacağım çünkü sorumluluklarım ve emanetim çok büyüktü ve ben bazen bunları layıkıyla yerine getirebiliyor muyum acaba diye şüphelere düşüyordum işte o zaman annemi görürdüm rüyalarımda hep gülümsüyordu rüyalarımda ben çekişkiye düştüğüm zamanlarda, ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyorum  fakat ben bunu hep beni rahatlatmak yeterli olduğumu anlamamı sağlamak için yücelerin yücesi sevgili Allahımın bana bir hediyesi olarak görürdüm.
   Sözlerim her ne kadar yakınma gibi gözüksede aslında ben halimden gayet memnundum ailemi hayatımı seviyordum arkadaşlarımla vakit geçirip ailemle tatile gidebiliyor etkinlikler yapabiliyordum ya bunlardan mahrum insanlardan olsaydım diyede her gün şükrediyordum. Girdiğim düşünce girdabından kaybolup boğulmadan önce bu üzgün ruh halini üzerimden atıp saate bakmak için telefonumun ekran ışığını açtım ve ekranda beş cevapsız çağrı olduğunu gördüm Allah Allah nasıl duymamış olabilirim ki! telefonumun kilidini açtığımda yanlışlıkla sessize aldığımı fark ettim ve aramaların hepsininde Neslihan'dan olduğunu gördüm o gün Azer beyle konuştuktan sonra her şeyi anlatmıştım ona ve çok büyük bir tepki almıştım hemen polise gitmemiz gerektiğini söylemiş başımın etini yemişti resmen neyseki sonunda ikna edebilmiştim ama her gün neredeyse on defa arıyordu beni geç cevap verdiğimde ise kızıp duruyordu ama tehlike geçti sayılırdı çünkü Azer beyle o günki konuşmamızın üzerinden tam bir ay geçmişti ve ne ben nede ailem bu süreçte ne bir tehdit almış nede tehlikeli bir duruma düşmüştük bu süre her ne kadar rahatlamam için yeterli bir süre olsada telefonumun her çalışında yüreğim ağzıma geliyordu içimdeki korkunun tarifi dahi olamaz her defasında acaba kötü bir şey mi oldu diye düşünmekten yorulmuştum ha birde Azer beyin üstü kapalı açıklaması vardı ama bunuda sabırla bekliyordum elbet günü gelecekti ve ben her şeyi öğrenecektim.

GÜL RENGİWhere stories live. Discover now