6. Bölüm

4.8K 240 12
                                    


''Eğer sesini çıkartırsan... arkadaşlarının canını yakarım!..''

Rüzgarın uğultusu boğuk bir çınlamaya dönüştü. Etrafımdaki her şey bir ressamın paletindeki boyalar gibi yavaşça birbirine karıştı ve sonunda tamamen anlamsız, bulanık bir hal aldı. Boğazımı yakan soluğumun yankısına kalbimin çığlıları eşlik etti. Ve ben, o soğuğa rağmen cayır cayır yanıyordum...

''Şimdi beni iyi dinle, o herifi hemen buradan gönderip diğerleriyle birlikte eve gir. Kapıları kilitle, perdeleri çek ve ışıkları söndür. Anladın mı beni!?'' Dudaklarıma yapışan elleri az da olsa gevşeyince derin bir nefes aldım. Sakin olmaya çalışsam da sesimin titremesine engel olamadan ''Kimsin sen? Benden ne istiyorsun?'' diye sordum. Kulaklarımdan yanaklarıma doğru ılık bir nefes yayıldı. Yüzü o kadar yakındı ki sakallarını bile hissedebiliyordum. Fısıldadığı her kelime bir yumru gibi oturdu içime.

'' Yakında kim olduğumu göreceksin. Ve beni istesen de istemesen de kabul edeceksin. Evra...''

Kollarını üstümden çekip biraz uzaklaştı benden. Ayağa kalktığını hissedince arkama dönmeyi yeltenmiştim ki sert sesi beni durdurdu.

''Aklından bile geçirme, dediğimi yap!''

Yerimden hızla doğrulup bulunduğum yere doğru gelen Harun Ağabey'e yöneldim.

''Eveet, seni de bulduğuma göre oyun bitmiştir. Hadi artık eve gir...'' Harun Ağabey bakışları arkama odaklanınca konuşmayı kesip aynı ben gibi kalakaldı öylece. Yüzünün renkten renge girdiğini karanlığa rağmen görebiliyordum. Bunun yanı sıra sanki onun kim olduğunu biliyormuş gibi bir hali de vardı. Bu düşüncem beni bırakıp çalılığa doğru yavaş adımlarla yönelmesiyle biraz daha oturmuştu kafama.

Eğer Harun ağabey o adamın kim olduğunu biliyorsa benim de öğrenme şansım olurdu...

''Evra niye dikiliyorsun orada? Donuyorum valla, içeri girelim artık. Hani Harun ağabey nerede?''

Zorla da olsa gülümsemeye çalışıp ''Gelir şimdi. Hadi biz girelim içeriye donacaksın şimdi. Betül nerede?'' diye sordum.

''O çoktan girdi eve. Bize çay hazırlıyor. Bir saniye... Evra Harun ağabey kiminle konuşuyor?''

''...''

''Evra, her şey yolunda mı? Neden böyle solgun görünüyorsun? ''

''Hiç... Yok bir şey. Ben... üşüdüm sadece. Harun ağabeyin bir arkadaşı gelmişte onunla konuşuyor.''

''Bu saatte? Ve bu kadar uzak bir yere? Önemli bir şey mi var acaba?...''

''Zannetmiyorum... Öylesine...'' Harun ağabeyin sesi lafımı böldü. Yanımıza gelip yüzüme bile bakmadan ''Sema benim bir işim çıktı. Siz Betül ile burada kalın. Tamam mı?'' dedi.

''Harun ağabey bir şey mi oldu? Evra arkadaşının geldiğini onunla konuştuğunu söyledi. Böyle geç bir saate olunca korkuyor insan.''

''Bir şey yok. Rahat ol. Dediğim gibi siz burada kalın. Dışarıya filan çıkmak yok ona göre!'' Daha biz bir şey demeye fırsat bulamadan Harun ağabey hızla bahçe kapısına doğru yöneldi. Sema gözlerini bana dikip kuşkulu bir ifadeyle baktı. ''Bir şey olmuş belli ki... ama nedense ne bize ne de Betül'e demiyor.''

''Bilmem ki... Belki kötü bir haber filan almıştır.'' Sema belli belirsiz kafa sallayıp eve doğru yürüdü. Peşine takılmadan evvel Harun ağabeyin arkasından baktım bir kez daha. Sonra bakışlarımı çalılığa doğru çevirdim.

Hiç kimse yoktu...

--------------------

''Ağabeyimin hiçbir şey demeden gitmesine anlam veremiyorum. Kötü bir haber aldıysa illaki bana da söylerdi, öyle değil mi?''

Dağlar DumanΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα