3. Bölüm

5.5K 232 110
                                    

Yüzüme aniden vurun ışıkla irkilip göz kapaklarımı açılması için zorladım. Murat pencerenin önünde  kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde dikiliyordu.

"Neredeyse öğlen olacak ve sen hala yataktasın..."

Uykudan sersemlemiş bir halde yatağın  yanındaki kompdinin üstünde duran dijital saate baktım.

"Murat... saat daha 8:00... Öğleye nereden baksan üç buçuk saat var!"

"Güne erken başlamanın neresi kötü? Üstelik bizim kaybedecek zamanımız yok. Hadi kalk giyin. "

Dediğini yapmak yerine el yordamıyla yastığını buldum ve başımın üstüne sesini daha fazla duymamak için bastırdım. Oda buna karşılık ayak bileklerimden tutup kendine doğru çekti ve ben dana ne olduğunu anlayamadan kendimi yere devrilmiş buldum. Kalçamdan sırtıma doğru yol çizen ince sızıyla yüzümü ekşittim.

"İşte böyle. Hadi sen hazırlan. Ben aşağı kattaki lavoboda traş olucağım."

Belli belirsiz kafa sallayıp yerimden doğruldum. Odama doğru yöneliken yerdeki kapıyı görüp dün gece Murat'la konuştuklarımızı anımsadım. Midemin kasıldığını hissetim aniden. Seher bir iki gün içinde dönecekti. Bu da demek oluyor ki bu gün her şey ayarlanıp bitmeliydi.

Sıkıntıyla derin bir iç geçirip dolabımı açtım. Bileklerime kadar uzanan salaş lacivert bir etek , üstünede kalın askılı beyaz bir t-shirt alıp giyinmeye koyuldum. Saçlarımı özensizce ördükten sonra boy aynasından kendime şöyle bir göz attım. Odadan çıkacağım sırada gözüm yatağıma takıldı. Dün gecenin izleri kaybolmamıştı. O kadar debelenmişim ki... Örtümün hırpani kırışıklılları bir taşa yazı yazarmış gibi olanları zihnime kazımaya çalışıyprdu adeta.

"Evra hazırlandın mı?"

Murat'ın seslenmesiyle bir an için irkilip geriledim. Kendimi toparlamaya çalışıp düz bir sesle "Evet hazırım.geliyorum aşağıya. " diye cevap verdim. Ardından arkama bile bakmadan odadan dışarı attım kendimi.

Murat kapının önünde dikilmiş bekliyoru. Merdivenlerden indiğimi görünce ayakkabılarını giyip bağcıklarıyla uğraşmaya başladı. Bende düz beyaz bir babet geçirip onun işini bitirmesini bekledim.

"Bağcıklarla savaşın hiç bitmeyecek mi?"

"Bağcıklardan nefret ediyorum!..'' diye söylendi. Ardından bana bakıp göz kırptı.

''Evet artık gidebiliriz. Önce kahvaltı yapalım. Nereye gitmek istersin?''

''Fark etmez...''

''Evra.''

''Efendim?''

''Benim için sıkıntı değil ama... hala ben gibi kokuyorsun...''

''Ne!?''

''Dün benim duş jelimi kullanmadın mı? Kokusu hala üstünde diyorum.''

Gözlerimi devirip önden arabaya doğru yürüdüm. İçimden kimsenin erkek gibi koktuğumu fark etmemesini diliyordum.

----------

''Portakal suyu da ister misin? Ya da... başka bir şey?''

''Portakal suyu iyi.''

''Tamam, iki de portakal suyu. ''

Garson ''Tamam efendim.'' deyip hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı.

''Murat...''

''Efendim?''

''Şu Batman meselesi... sanırım artık konuşmamız gerekiyor.''

Dağlar DumanWhere stories live. Discover now