5.Bölüm

5.2K 256 76
                                    


---- 2 AY SONRA ---

"Merak etme Murat... her şey yolunda."

"Evra beni geçiştirmeye kalkışma! Bak eğer herhangi bir şey olursa sakın evden çıkma anladın mı? Ve mutlaka ara beni. Ne yapar eder gelirim yanına."

Kitaplığımdan Osmanlıca sözlüğümü ve Şey Galip divanının derlendiği kitabımı alıp çalışma masamın bir kenarına koyarken "Gelecek olsaydın çoktan gelirdin..." dedim biraz sitem dolu bir sesle. Yatağıma geçip yastığımın üstünde duran tişörtün yanına uzandım.

"... Batman'a gittikten ancak iki hafta sonra seni arayıp sesini duyabildim Evra.. Annemle Serkan nefes bile aldırmamışlardı bana. Üstüne birde gidecek olsaydım annem şüphelenip Serkan'ı peşime takardı. O yüzden lütfen böyle deyip beni üzme. Eğer elimde olsaydı seni asla yanımdan ayırmazdım..."

Murat'ın tişörtüne iyice sarılıp gitmeye yüz tutmuş kokusunu içime çektim.

"Biliyorum... Özür dilerim."

"Evra, Batman'da gerçekten olay filan çıkmadı öyle değil mi? Bana yalan söylemiyorsundur umarım..."

"Bazı şeyler oluyor elbette ama merak etme. En azından şu an için korkacak bir şey yok..."

"Ama her an bir şey olabilir değil mi?"

"... Bu konuyu artık kapatabilir miyiz?"

"Peki tamam. Ha bu arada senin için açtığımız fonda problem var mı? İstediğin kadar para çekebiliyor musun?"

"Evet Murat ondada sıkıntı yok, sadece..."

"Sadece ne?"

"Keşke yanımda olsaydın..."

"..."

Aramızda boşluğu andıran bir sessizlik oldu. Hattın cızırtısını Murat'ın iç çekişi bozmuştu.

"Bir iki dakikalığına bile olsa yanında olmak için yapamayacağım hiçbir şey yok Evra..."

"... "

"Sanırım kapatsam iyi olacak annemle Serkan'ın sesleri geliyor. "

"Tamam. Kendine iyi bak. "

"Sende. "

Telefonu kapattıktan sonra ekrandan saate baktım. Yediyi otuz beş geçiyordu. Hazırlanmaya başlasam iyi olacaktı. Evim Batman'ın biraz dışındaydı ve dolayısıyla okul çok uzak kalıyordu. Ne kadar erken hazır olursam o kadar iyiydi. Odamdan çıkıp hemen yan taraftaki banyoya girdim ve çok fazla oyalanmamak üzere sıcak bir duş aldım. Saçlarımın hala nemli olmasına aldırış etmeden üstüme beyaz bir gömlek ve gri renkli bir kazak geçirdim. Altımda da siyah bir pantolon vardı. Bej şapkamı kafama geçirip kulaklarımı kapatsın diye iyice aşağıya çektikten sonra dizlerime kadar uzanan siyah trençkotumu da giydim ve masamın üstündeki kitaplarımı çantama atıp evden çıktım.

Geçen gece yağan yağmur toprağa can vermişti adeta. Etrafa yayılan mis gibi kokuyu içime çekip hafifçe gülümsedim. Asfalt yolun ortasında yürürken botlarımın çıkardığı sese rüzgarın uğultusu eşlik ediyordu. Bazen evimin bu kadar tenha bir yerde olmasından rahatsız oluyorum ama öte yandan bu oldukça huzur vericide olabiliyor. Yürümeye devam ederken İstanbul'un hiç bitmeyen gürültüsünü düşündüm. Murat'la azaldığını hiç görmediğim kalabalığın arasına dalar sessizce yürürdük... Sanırım oradayken mutlu olduğum tek an Murat'la yaptığımız bu sessiz yürüyüşlerdi. Neden konuşmuyorduk bilmiyorum. Belki de konuşacak bir şeyimiz yoktu. İki aydır Batman'dayım. Ve artık sırf konuşuyor olmak için arıyorduk birbirimizi. İki ay... az bir zaman belki ama gelin birde bana sorun. O kadar alışmışım ki onun gölgesine sığınmaya işlerin altından nasıl kalkacağımı bile bilmiyordum. Evimi nereden baksak baştan sona değiştirmiştim. Mobilyalar, parkeler, eşyalar, badana, tesisat... Sadece babamın çalışma odasıyla yatak odalarına dokunmamış olduğu gibi bırakmıştım. Eski mobilyaların ve halıların kullanılabilir olanlarını durumu iyi olmayan ailelere vermiştim. Eski olmaları kötü oldukları anlamına gelmiyordu sonuçta. Oyuncaklarımın bir kısmını ayırıp kullanmadığım küçük bir odaya bıraktım diğerlerini ise bir yurda verdim. Böylece iki ayımı sırf evle uğraşarak geçirmiştim. Okul açılana kadar da dışarı pek fazla çıkmamıştım. Yalnızlık güzeldi hiç değilse kafa dinlemiştim. Ama bazen gerçekten can sıkıcı olabiliyordu...

Dağlar DumanOnde as histórias ganham vida. Descobre agora