Rüya Değil, Gerçek...

En başından başla
                                    

Gün batımının hemen karşısında Liki'nin anlattıklarına kahkahalar atarken, uzaktan bizi izleyen Nick'i gördüm. Yüzündeki tebessüm onunda bu andan mutlu olduğunu hissettiriyordu. Ve o an bir söz verdim kendime...

Bu savaş bittiğinde aynı bugün ki hep birlikte buraya geri dönüp, yine birlikte olacaktık. Tıpkı bugün ki gibi acılarımızdan uzak, mutlu ve huzurlu. Yeni bir güne burada başlayacaktık. Onlar için bunu başaracaktım. Ne pahasına olursa olsun...

Ardan geçen birkaç günün arsından Kris bir iz bulduğunu söyleyerek hemen Amerika'ya dönmemizi istedi. Gerçekten de soylular tek tek toplanmaya başlamıştı. Biz ise onlar bir ayara gelmeden yolda hepsini haklayacaktık. Kris sayesinde orduya yakalanmadan gizlice Amerika'ya gidebilmiştik. Saklanacak yerimizi de ayarladıktan sonra savaş için gerekli adamları toplamaya başladık. Bu biraz zaman alacaktı fakat şimdilik bizim sayımız yeterliydi. Küçük çapta saldırılar yapacaktık.

"Son durum ne Kris?"

"Tam da planlanan yarın hepsi tespit ettiğimiz yerlerde olacaklar."

"Tek kötü olan yanı, ayrılacak olmamız." dediğimde çocuklar bu sorun değil diyerek bana moral vermeye başladılar. Yerlerini tespit ettiğimiz üç soylu, üç farkı yerde ortaya çıkacaktı. Bunun içinde üç gruba ayrılmamız gerekti.

"O zaman Liki ve İrina bir grup, Tres ve Eric, ben ise Nick ile birlikte olacağım." dediğimde hepside hevesle onay verdi.

"En ufak bir sorunda geri çekilin. Lütfen!" diyerek son uyarımı da yaptıktan sonra sabahın ilk ışıklarıyla yerlerimizi aldık. Neyse ki kulaklıklar vardı ve çocukların durumunu buradan kontrol edecektim. Hepimiz pusuda ortaya çıkmalarını beklerken, Nick'in yanımda olmasının verdiği güveni düşündüm. Hemen yanımda yere yatmış, dışarı gözetlerken her zamankinden daha yakışıklı görünüyordu. Onu izlemeye öyle dalmışım ki, bana seslenmesiyle kendime geldim.

"Sorun ne Ema?"

"Sorun yok!" dediğimde bu yaptığımdan utanmıştım aslında. Sapık gibi onu izliyordum. Sonra aklıma Liki'nin sürekli sayıkladığı bir şey geldi. Ben Nick'e aşık mıydım?

Bunu çoğu kez düşündüm ama hiçbir zaman net bir cevap bulamadım. Onu seviyorum, hemde çok ama gerçek aşık ne olduğunu nasıl hissettirdiğini bile bilmiyordum. Bunu nasıl anlayacağım diye düşünürken, Nick uyarısıyla kendime geldim.

"Ema geldiler!" hızla dışarı döndüğümde gerçekten de Kris'in dediği gibi, dediği yerde ortaya çıkmışlardı. İki soylu ve on adam. Diğer yerler birer soylu olması gerekti. Bu yüzden çocukların işi kolay olacaktı.

"Biz saldırıya hazırız efendim." anonstan gelen bildirimle, Nick onlara emir verene kadar beklemelerini söyledi. Doğru zamanda doğru saldırı olacaktı. İkimizde dışarı çıkmak için biraz daha bize yaklaşmalarını beklerken, Nick bana seslmesiyle ona döndüm. Hala dışarıyı izlerken, bana özellikle bakmıyor gibiydi.

"Bugünkü işimiz bittikten sonra sana söyleyeceğim bir şey var."

"Ne?"

"Dedim ya önce şu işi bitirelim."

"Beklemekten nefret ettiğimi biliyorsun. Şimdi söyle..." tüm içtenliğiyle bana döndüğünde yüzündeki gülümseme içimi ısıtmıştı.

"Biliyorum bu yüzden seni bekletmek hoşuma gidiyor. Savaştan sonra bir yere kaybolma. Artık zamanı geldi." dediğinde nedense bunun düşündüğümden farklı olduğunu hissettim. Gülümseyerek ve onu mutlu ettiği belli olan şey neydi? Yok bana aş--

"Ema şimdi!" daha düşüncelerimi bile tamamlayamadan, hızla onun peşinden fırladım. Tam ortamızda ki vampirleri çevrelerken buna şaşırmış bir ifadeyle bize bakıyorlardı. Fakat hemen ortada ki iki soylu daha çok küçümser gibiydi.

Underworld #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin