Rüya Değil, Gerçek...

Start from the beginning
                                    

"Hayır! Tam tersine bunu sana dedirtecek ne yaşadığını merak ediyorum."

"Diğerleri güçlerini seni tanıdıktan sonra ortaya çıkarmış ama ben onlardan farklıyım." dediğinde tüm ilgimle ona döndüm. Devamını anlatması için beklerken, o başını öne eğip gözlerinin dolmasına izin verdi.

"Henüz sekiz yaşımdayken güçlerimi fark ettim. O zamanlar eğlenceli geliyordu fakat zamanla insanların benden uzaklaşması ve beni bir ucube olarak anmalarıyla aslında lanetli olduğumu anladım. Kimse bana yaklaşmıyor, hatta görenler yolunu değiştiriyordu. Ta ki o lanet geceye kadar." sonra bir süre susup, sanırım o geceyi düşündü.

"Ne oldu Tres? O gece ne oldu?"

"Gecenin bir yarısı annemin çığlıklarıyla yatağımdan kalktım. Şehir halkından birkaçı annemi benim gibi bir lanetli çocuğu doğurduğu için hırpalıyordu. Onu öyle yerde kanlar içinde görünce çılgına döndüm. O an tüm kontrolümü kaybedip, içimdeki gücü serbest bıraktım. Anneme zorbalık eden herkes ateşler içinde yanarken, annem beni durdurmak için üzerime atladı. Onun varlığıyla son anda durmuştum ama çok geçti. O gece tam beş kişiyi öldürmüş, birde üstüne annemin ağır yaralanmasına neden olmuştum." akmak üzere olan gözyaşlarını artık serbest bıraktığında tüm acısıyla bana bakıyordu. Hissediyordum, yaşadığı acıyı hala içinde tutuyordu. Bunca zaman geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi pişmanlık ve üzüntü duyuyordu.

"Sence bu lanet değil de ne?" diye sorduğunda, yanağından süzülen bir damla yaşı elimle silip ona gülümsedim.

"Haklısın bu lanet!" dediğimde şaşırmış gözlerle bana baktı. Tam tersini söylememi bekliyordu ama ona gerçekleri anlatacaktım.

"Bu lanet Tres. Biz istemeden, seçmeden bize zorla dayatılan bir kader ama şu da bir gerçek ki, bu laneti mucizeye çevirmekte bizim elimizde. Daha küçükken ailemi kaybettim, sonra ailem kadar sevdiğim ve bağlandığım diğer ailemi. Arkadaşlarımı, Leo'yu... Sonra içimde taşıdığım gücün tüm dünyayı yok edebilecek bir silah olduğunu ve bunu durdurması için en yakınımdan birinin görevlendirildiğini. Sanki elimi uzattığım, sevmeye çalıştığım herkes bir bir benden alınıyor gibiydi. Bana yaklaşan herkes ölüyor, zarar görüyordu. Bundan kısa bir süre önceye kadar bende senin gibi lanetli olduğumu ve yaşamamın anlamsız olduğunu düşünüyordum. Fakat artık öle değil."

"Ne değişti?" heyecanla sorduğu sorunun aslında onun tutunma amacı olmasını istediğini biliyordum. Bu yüzden ona yaşamının gerçekten değerli olduğunu kanıtlamak zorundaydım.

"Tekrar sevmeyi denedim ve başardım. Siz hayatıma girdiğiniz günden beri artık bir amaç için savaştığımı fark ettim. Eskiden de savaşmak istiyordum ama sadece intikam için, artık yaşamak ve yaşatmak için savaşmak istiyorum.

Tres... İçindeki laneti bir mucizeye çevirip bize katılacak mısın? Yoksa onu karanlığında yok mu olacaksın? Bununla doğmuş olabilirsin ama seçim yapmak sana ait. Eğer yanımda olmaya karar verirsen, asla yalnız kalmana izin vermeyeceğim." dediğimde bu sefer ki göz yaşlarının üzüntüden değil, mutluluktan olduğunu anlamıştım. Bu içimi rahatlatırken;

"İzin vermeyeceğiz demek istedi Ema. Onu sana verecek değilim..." diyerek ortaya çıktı Liki. Hemen arkasından gelen İrina;

"Hepimizin geçmişinde pişmanlıkları, yaşanmışlıkları ve acı dolu bir hikayesi var. Bunu sadece birlikte olursak atlatabiliriz. Hala anlamadın mı?" dedi. Hemen arkasından çıkan Eric ise;

"Geçmişin acılarıyla olduğun yerde sayıklamak yerine, ileriye bak. Orada ki ışık hepimiz için umut olduğunu söylüyor." dedi.

"Işık..." diyerek sayıkladı Tres. Bu sırada çocukların hepsi aynı anda bana bakınca bahsettikleri ışığın ben olduğumu anladım. Bu biraz utandırırken, diğer yandan da iyi hissettirmişti. Onların yanındayken, eski sıcak dolu günlerime geri döndüğümü hissettim. Sanki bir aile gibi...

Underworld #wattys2016Where stories live. Discover now