Kaçak

1.2K 96 52
                                    


Kızların kahvaltı yaptıklarına dair sesler kulağıma kadar gelirken kalkmak için bir çaba girişiminde bulunmuyordum. Son beş gündür yaptığım gibi yine ve yeniden yatıyordum. Çünkü kalkarsam güncel şeylerden haberim olacaktı. Ve haberim olursa da daha çok üzülecektim.

Kavgamın üzerinden beş gün geçmişti. O gün benim yaptıklarımı öğrenen şirketim önce haberleri ört bas etmek için elinden geleni yapmıştı. Yine de dedikoduların sonu yoktu. O gün bir kız grubu üyesinin başka bir grup üyesine saldırdığı ve sonra da performansta asık suratıyla oldukça dikkat çektiğini söylüyordu. Ve ertesi gün hedefte ben vardım. Son aylarda aldığım nefret bu olayla en üst seviyeye ulaşmıştı. Defalarca reddedilmesine rağmen dedikodular devam ediyordu. Bu işte o aptal kızın da payı olduğunu düşünmeden edemiyordum.

Nefret arttıkça özgüvenim ve sabrım tükeniyordu. Artık beni mesleğime sıkıca ve sevgiyle bağlayan fanlar yoktu. Benden nefret eden büyük bir kesim vardı. Sahneye çıktığımda bir elin parmakları kadar gülen ve teşvik eden yüzler varsa geri kalanlar sadece kızgın bakışlardı. Aslında çok sevdiğin birinin başkasına ait olduğunu bildiğin zamanki histen benzeri yoktu onların yaşamlarındaki yerim. Fakat bende insandım ve sevgiye engel olamıyordum. Becerebilseydim şu an bu noktada olmazdım zaten. Büyük ihtimalle kendi kafemi açmış ve sade bir hayatta yaşam mücadelesi veriyor olurdum. Ama belki o zaman mutluluğu yakalayabilirdim. Belki o hayatımda sevdiğim adamla yaşayabilmek bu kadar zor olmazdı.

Yatağımda dönerken telefonuma baktım. Hala bir mesaj ve arama yoktu. Pratik yapıyordu. Konser turu yüzünden o kadar az dinleniyordu ki onun için endişeleniyordum. Sabaha yakın saatlere kadar pratik yapıyorlardı. Çoğu zaman görüntülü konuşmalarımızda uyuya kalıyordu. Bense saatlerce onu izliyordum. Beni ayakta tutmaya çalışıyordu her zaman. O olmasaydı çoktan vazgeçerdim belki de.

Kapı yavaşça açılırken bakışlarımı oraya çevirdim.

"Joohyun unni menajer aradı. Aşağıdaymış. Hazırlanıp inmeni istedi."

Yerim'e anladığımı belirtircesine başımı salladıktan sonra kalkıp siyah pantolon ve beyaz tişörtün ardından ince montumu giydim. Hava akşamları çok serin oluyordu. Saate baktığımda sekiz buçuğu gösteriyordu. Odadan çıktığımda heyecanla dizi izleyen kızlara baktım.

"Nefes almayı unutmayın arada." dedim gülerek.

"DOTS izlerken nefes alan bizden değildir. "

"Ah Shi Jin al beni, al beni!!"

"Elimizde yakışıklı asker Yoo Shi Jin kalmadı. Onun yerine seni Park Jimin'e vereceğim Seul." 

Wendy hunharca gülerken Seulgi utançtan yığılacaktı.

"Ah, bu arada şu kötü adamı adı Agus ya... Aslında o Suga'nın tersten yazılmasıyla oluşuyormuş. Dizinin senaristi Suga hayranıymış. Bts Suga. Bilmem anlatabildim mi?"

Wendy'e kaşlarımı kaldırdım.

"Elini çabuk tutsan iyi olur."

"Ne?!"

Sırıtırken üstüme doğru gelen terlikle hızla kapıya koştum ve ayakkabılarımı alıp kendimi dışarı attım. Aşağıya indiğimde siyah araba beni bekliyordu. Bir şey demeden kapıyı açtım ve koltuğa oturdum.

"Nereye gidiyoruz?"

Menajere attığım soru dolu bakışlarıma iki dakika sonra cevap verebildi.

"Şirkete gideceğiz. Genel müdürle görüşeceksin. Ve bu sefer çok ciddi gibi gözüküyor."

Başımı salladım. Muhtemelen son olan olay yüzünden daha çok başım ağrıyacaktı.

My Lucky StarTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang