Kıskanç

1.4K 110 54
                                    

Sabahın beş buçuğunda çalan alarmla mızmızlanmak yerine hızla kalkıp yatağımı topladım. Salona geçtiğimde Wendy'nin bile uyanmadığını fark edince bu sefer koltuğa uzanıp zamanın geçmesini bekledim. Elimde telefonum internette geziniyordum. Ne yazık ki telefonuma gelen mesajlar sadece psikopatlık derecesinde olan fanlardandı. Sevgilimden gelen tek bir mesaj içeriği bile yoktu. Sosyal hesaplarda dolaşmaktan sıkılıp internette adımı arattım. Tamam, aslında hakkımda iyi olan haberlerin yanında bunun iki katı değerinde kötü haber görmek iyi bir şey değildi. Kendime engel olamıyordum. Bazı haberler o kadar trajikomik bir durumdaydı ki ağzım açık kalıyordu. Bazen yorgunluktan ya da dalgınlıktan yaptığım bir hareketi ya da bakışa insanlar nefret kusuyordu. İki gün önce sevgilim olduğu halde sunuculuk yaparken başka bir adamla şakalaşmamı ihanet olarak algılamışlardı. Hayatımın mükemmel olduğunu söyleyip aynı anda iki adamı idare etmemin  adil olmadığıyla ilgili yorumlarda vardı. Gülüyordum. Çünkü biri sevgilim, diğer ise en yakın arkadaşlarından biriydi. Dün ise çıkış günlerimdeki zayıf kalamadığımdan, son zamanlarda kilo almamdan ve boyumun kısalığından yakınan bir haber görmüştüm. Omuz silkip dolaşırken gözüme takılan haberlere bakmaya devam ettim. BTS V adını görünce duraksadım. Genellikle fanların yorum yaptığı siteler olduğu için tam haber sayılmazdı. BTS'nin bir kız grubuyla çektiği reklamdan bahsediliyordu. Oradan bir kızla ne kadar yakıştığından. Ve bazıları o kız yerine benimle olduğu için aptal diye hitap etmişti. Üzgünce gözlerimi kapattım. Sevgilisi olan birine hala böyle yakıştırmalar yapmak doğru muydu? Telefonu koltuğa bırakırken son kez mesaj gelmiş mi diye baktım. Yoktu. Üç gündür telefonum ondan gelen mesaj bildirisiyle çalmıyordu.

Kalkıp kahvaltı hazırladıktan sonra Yerim'i kaldırdım. Saat yedi buçuk olmuştu ve biraz daha uyursa okula geç kalacaktı. Geri dönüş dönemimiz sona erdiği için artık daha sık okula gidiyordu. Ona ciddden üzülüyordum. Bu yaşında okul ve kariyeri arasında sıkışmıştı. Henüz reşit bile sayılmazken bazı akılsızlar yüzünden tonlarca nefret bile aldığı oluyordu. Ailesinden daha çok görüyordum onu. Bu yüzden ona her zaman yardım ediyordum. Ve bazen kızımmış gibi hissediyordum.  Yarı uyanık banyoya ilerlerken Wendy'nin odadan çıktığını gördüm. 

'' Bugün erkencisin?'' dedi kaşlarını kaldırırken.

'' Music Bank var. Kahvaltı yapıp çıkacağım. ''

'' Şuna sevgilimi göreceğim için heyecandan uyuyamadım desene.''

'' Ne sevgili ama.'' dedim gözlerimi devirirken.

'' İnadı bırakıp aramayı denesene. Belki bir sorun filan vardır. Ya da ne bileyim, geri dönüş zamanlarının çok yoğun bir dönem olduğunu biliyorsun. Belki vakti yoktur.''

'' Mesaj atmak sadece saniyeler alır Seunghwan. Herkes benim gibi dakikalarca uğraşmıyor.''

Başını sallayıp masaya geçti. Yerim'de üstünü değiştirip masaya oturduğunda tabağına elime geçen her şeyi doldurdum.

'' Unni, neden her zaman böyle eziyet ediyorsun bana.''

'' Eziyet değil bu. Ergensin sen. Bol bol yemek yemeli, uzamalısın. O hayranı olduğun çocuk varya boyuyla seni ikiye katlıyor. Bence bu dediklerimi bir düşün.''

Dik dik baktıktan sonra çatalını alıp yemeye başladı. O günden itibaren onu sürekli Jungkook konusunda vurmaya başlamıştım. Her şeye rağmen çok tatlı görünüyorlardı. Birkaç çatal yedikten sonra yemek istemediğimi fark edince kalkıp odaya geçtim ve her zaman jean-tişört kombiniyle giden ben bugün dolabımdaki en mini eteği ve gömleği seçtim. Üstümü değiştirdikten sonra hafif makyaj yapıp saçımı saldım. Nasıl olsa orada saçım yapılacaktı. Tekrar salona geçtiğimde Seulgi de uyanmıştı. Beni görünce sırıtmaya başladı.

My Lucky StarWhere stories live. Discover now