0.2

329 40 2
                                    

Bölüm Şarkısı: Hyuna- How's This

"Adım Nana. Nana Okazaki "

Sıcak elini tutmaya devam ederken sabah ki tartışmamızı hatırlamama sebebinin bir kaç saat öncesine kadar yeşil olan şuan ise o renkten tamamen farklı ve daha kısa saçlarıma borçlu olduğumu fark ettim. "Demek Japonsunuz." diyerek bilmişce gözlerime baktığında elimi avucundan çekip yeni rengine kavuşan saçlarımı omzumdan geriye attım.

" Kore ve Japon meleziyim. Annem Koreli babam Japon. " diyerek onayladım. Bakışlarım ile onu süzerken Koreli erkeklerin yanı sıra güzel bir suratı yerine keskin hatlara sahip erkeksi ve oldukça yakışıklı bir yüze sahipti. Kabul etmek gerekirse oldukça çekiciydi. Başımı iki yana sallayıp onu övmeyi kestim. Bana sabah yaptığı kabalığı bu yüzü bile ört pas edemezdi.

" Müzayede için mi geldiniz. Eğer öyleyse salona girmek için iki dakikamız kaldı " derken kolunda ki 'ben pahalıyım' diye bağıran saatine bakıyordu. "Müzayede için geldim ama dikkatimi çeken çok bir parça yok " dedim.

" Bence de ama burada ki en ilgi çekici parça şuan tam karşımda duruyor " dediğinde gülmemek için alt dudağımı dişledim. Sabah arabasından yaka paça dışarı attırdığı bayanın ta kendisi olduğumu söylesem nasıl bir tepki vereceğini tahmin edemezken onu bozmamaya çalıştım.

" Teşekkürler " diyerek kestirip attığımda Seung Hyun'un arkasından iki bardak ile bize yaklaşan Yoon Shi Hoo'yu gördüğümde " O halde size iyi alışverişler " dedikten sonra bir yudum bile almadığım şarabı ona geri uzatıp hızlı adımlarla Yoon Shi Hoo'ya ilerledim. O'nun bakışlarını sırtımda hissederken Shi Hoo'nun elinden bardağın tekini alıp koluna girdim.

" Kim O ?" Shi Hoo'nun sorusunu önemsemeyerek sol tarafımızda duran müzayede salonuna girip bizim için ayırt edilmiş sandalyeye oturdum. Seung Hyun ise benim hemen yan tarafımda sıralanmış sandalyelerden birine oturmuştu.

~~~~~~~~~~~~

Tüm müzayede sırasında hiçbir açık arttırmaya katılmayıp uyduruk tablolar için ödenen servete acırken müzayedenin sahibi gecenin en önemli parçası diye adlandırdığı tabloyu masaya yerleştirip müşterilere Seung Hyun'un bana anlamını açıkladığı tabloyu sergilemeye başladığında ilk atağı Seung Hyun yapıp 5 bin dolar ile açılışı yaptı. Ani gelen dürtü ile hiç kullanmadığım numaramı havaya kaldırıp "50 bin dolar " diyerek ona meydan okudum. Aceleci bir tavırla " 100 bin dolar" dediğinde alayla sırıttım.

Oltama takılmıştı. Sakin hareketlerle rekabeti sürdürmeye devam edip " 250 bin dolar " derken ona doğru bakıp gülümsedim. Bakışlarımız buluştuğunda ne kadar kararlı olduğumu ona hissettirmek istedim. " 400 bin dolar " derken tereddüt eder gibi bir hali vardı. Zaten normal olan bir insan bir tablo için o rakamı söyleyebilecek kadar emin olamazdı. Kısa bir süre sessiz kaldığımda, başkan elinde ki tahta tokmağı kaldırıp " Var mı arttıran ?" diye sordu. Cevap gelmediğinde üçten geri saymaya başlamıştı ki " 800 bin dolar " diyerek diğer müşterilerin şaşkınlık dolu bakışlarının merkezi oldum. Seung Hyun'a dönüp bana çevirdiği bakışlarını karşılarken suratımda hüküm süren alay dolu gülümsememi daha da belirginleştirdim. Bana şaşkınca bakarken ne yapması gerektiği konusunda kararsız kalmış gibiydi. Suratı düşmüş ve morali bozulmuş gibi bir hali vardı. Hareketlerinden yola çıkarak da böyle eserlere fazla değer verdiğini anlamıştım.

" Senin kafan mı güzel. Bir tabloya bu kadar para verilir mi?" diye sordu Shi Hoo azarlarcasına " Babam boşuna kazanmıyor bu parayı. Hem ben o kadar harcama yapmıyorum ki her zaman " dediğimde sahte bir gülme sesi ile " Geçen ay yeni aldığın arabayı gecesine elektrik direğini çarpıp haşat etmemiş gibi konuşuyorsun " dediğinde duymazdan gelir gibi davranıp başkanın elindeki tokmağa baktım.

Free || T.O.PWhere stories live. Discover now