48- Ölü Melek

716 30 2
                                    

Alya'nın Ağzından

"Bunu yapmana gerek yoktu." dedi. Hızla hastaneden çıkıp arabama bindim. Arkamdan gelip arabaya bindi.

"Senin için yapmadım zaten. Gökhan benim arkadaşım. Kavga çıkmasını istemiyordum." dedim ve arabayı çalıştırdım. Arabama binmesine şaşırmıştım.

"Her neyse, seninle geçirecek koca bir haftamız var. Bunun farkındasın değil mi?"

Hızla kafamı ona doğru çevirdim ve kaşlarımı çatıp gülümsedim.

"İyi misin sen? Ameliyatta yanlışlıkla beynini falanda mı çıkardılar?" dedim ve bakışlarımı yola çevirdim. "Seninle bir hafta falan kalmayacağım. Bugün bile kalmayacağım. Sana yardım ettim ve seni hastaneden çıkardım. Şimdi git ve kendine refakatçi birini bul."

Bakışlarını yüzümde hissedebiliyordum. Sanırım yaptığım bu plana şaşırmıştı.

"Kızım asıl sen iyi misin? Ya evde düşüp bayılırsam, ya kafamı bir yerlere çarparsam, ya ölür kalırsam. Tüm suç üzerine kalır."

"Geber! Umurumda değil. Git nişanlına söyle, ben sana bakıcılık yapmak zorunda mıyım?"

"Bende sen bakıcılık yap diye ölüyordum zaten!" dedi ve öfkesini bastırmak ister gibi derin bir nefes aldı. "Bak sadece tek gün kal ve hemşire seni görsün. Sonra istediğin yere gidersin. Hem evde şımarık bir velet var ben onunla nasıl baş edeyim?"

Şımarık velet mi? O kim ya? Ah... Tabi ya, Tuğba söylemişti. Rüzgar Efe diye bir çocuk vardı ortalarda. İyi de kimin çocuğuydu o? Belkide Berk'in çocuğuydu. Tuğba ve Berk'in çocuğu... Küçük bir Berk. Bir anda midem bulanmıştı.

"Git kendi çocuğuna kendin bak! Hem annesi orada burada sürteceğine çocuğuna baksın!"

"Ne saçmalıyorsun kızım?! Rüzgar Efe benim çocuğum falan değil!" dedi ve hızla cebindeki cüzdanı çıkardı. Nüfus cüzdanını bana doğru uzattı. Medeni Hali yazan yere bakmamı işaret etti. Bekar yazıyordu. Ama bu bir şey ifade etmezdi.

"Bu gibi şeyleri evlenmeden yapan çok kişi var."

"O kişilerin arasında ben yokum." dedi ve sinirle cüzdanını geri tıktı.

Yol eskisinden daha uzundu ve Berk'in yeni bir eve taşındığını o saatlerde anlamıştım. Yolun yan tarafında bir çiçekçi görmüştüm ve aklıma direk papatyalar gelmişti. 7 yıl içinde bana papatya alan hiç kimse olmamıştı. Berk bakışlarımı takip ettiğinde çiçekçiyi o da fark etmişti.

"Sağa yanaş."

"Ne?"

"Sağa çek şu arabayı." dediğini yaptım ve yavaşça sağa çektim. Berk cüzdanını çıkardı ve bir yirmilik bana uzattı. Ona anlamayan bakışlarla baktım.

"Bir demet papatya alır mısın?" dedi. Rica etmesine rağmen sesinde bir emir vardı. Kaşlarımı çattım.

"Hayır. Bir demet papatya falan istemiyorum."

"Ben istiyorum." dedi ve arabadan çıkacağı sırada onu durdurdum. Ameliyatlı olduğunu sürekli unutuyordum.

"Tamam... Ver şunu."

Parayı hızla elinden aldım ve arabadan çıkıp 5-6 adımlık çiçekçinin yanına gittim. Kadın bana gülümsedi ve bir demet papatya istediğimi duyunca şaşkın şaşkın demedi hazırlamaya başladı.

"Kızım kusura bakma ama arabanın içindeki çok mu öküz? Genelde bu gibi şeyleri erkekler yapar."

Kadının hafif Roman şivesi hoşuma gitmişti. Gülümsedim. Arabaya baktığımda Berk'in dikiz aynasından bana bakıp gülümsediğini gördüm ve bakışlarımı hızla kaçırdım. Pencere açık olmalıydı.

Aşk mı ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin