36-Siyah

882 31 2
                                    

Herkese merhaba. :) Bu bölüm biraz fazla sürprizli ;) Hepsi sizin için... İyi okumalar.

--------------

"Artık nereye gittiğimizi söyler misin? Çok yoruldum Berk ya..."

"Dayan biraz, az kaldı."

Gözlerimi devirdim ve Berk'in elini tutarak dağa tırmanmaya devam ettim. Sürekli ona soru soruyordum ama hiç cevap vermiyordu.

Dağa tırmandıktan sonra düz bir yol çıkmıştı karşımıza. Burada yürürken zorluk çıkmamıştı benim için.

"Ya Berk artık..."

"İşte geldik."

Kafamı Berk'in baktığı yöne çevirdim. Dağın kenarında iki sandalye ve küçük bir sepet vardı. Çok güzel görünüyorlardı.

"Gün batımında benimle olur musun?"

Gözlerim dolarken direk Berk'e sarıldım. O da bana sarıldı ve yine saçlarımı koklamaya başladı.

"Oturalım mı Küçük?"

Geri çekildim ve omzuna bir tane patlattım. Oturduğumuzda tüm manzaranın karşımda olduğunu gördüm. Ne ara yapmıştı bunları?

"Berk."

"Efendim."

"Bu şeylerin altında ne var? Doğru söyle bana. Sen durduk yere yapmazsın böyle şeyleri."

Berk gülmeye başladı.

"Her şeyin bir zamanı var. Öğreneceksin Küçük."

Burası gerçekten çok güzel görünüyordu. Manzarası mükemmeldi.

Kafamı Berk'e çevirdiğimde gözleri bir yere odaklanmıştı. Biraz hüzünlü gibiydi. Yanımda olan sepete uzandım ve içindekilere baktım. Bulduğum piknik örtüsünü alıp yere serdim ve oturdum.

Berk'te gülümseyip arkama oturdu. Başımı göğüsüne yasladım ve sepetten çıkan radyoyla oynamaya başladım.

"Çok huzurlu..."

Kafamı Berk'e doğru çevirdim. Gözlerini yine bir noktaya sabitlemiş bakıyordu.

"Ne?"

"Burası diyorum. Çok huzurlu değil mi?"

Kafamı 'evet' anlamında salladım. Üzgündü. Gerçekten üzgündü.

"Silahlardan... Katillerden... Ölü bedenlerden... Kavgalardan uzak. Yani... Huzurlu işte."

O da benim gibi bu olaylardan yorulmuştu. Biz sürekli zarar gören taraf oluyorduk. Ama bunları fark etmiyorlardı. Çünkü bunu sadece gerçek bir sevgi fark edebilirdi.

Berk'in bu değişen duyguları benim bile kafamı karıştırıyordu artık. Şuanda bulunduğumuz yer ona huzurlu geliyordu ama insanları rahatlıkla öldürebiliyordu.

"Ah, neredeyse unutuyordum. Katillerden uzak falan değil..." dedi ve bana bakıp soğukça sırıttı. "Hala bir tanesi burada."

Gözlerimi kapattım ve başımı onun dizine yasladım. Gözlerimin dolmasını görmemeliydi.

"Neden... Neden hala yanımdasın Küçük?"

Eli saçlarımın arasında dolanıyordu. Gözlerimi açtım.

"Anlamadım?"

"Bir gün gideceğimi bildiğin halde, neden hala benimle vakit harcıyorsun ki?"

Bu sefer gözlerim gerçekten dolmaya başlamıştı.

"Herkes bir gün gidecek, kimse kalmayacak..."

Aşk mı ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin