18-Günlük

979 40 3
                                    

Belkide bu konuya hiç girmemeliydim. Şuan Berk'in yüz ifadesi beni o kadar çok korkutuyordu ki gerçekten son 10 dakikadır soğuk bakışları üzerimdeydi.

"Özür dilerim."

Sanki yüzümde dalmış gitmiş gibi gözlerini kırpıştırdı. Kafasını 'hayır' anlamında yavaşça salladı.

"O bir not değil." sesi pürüzlü çıkmıştı. Ağlamaya hazır biri gibi. Hayır, bunu kaldıramazdım Berk ağlayamazdı. O böyle biri değildi.

"O bir günlük parçası." derin bir nefes aldı ve elini saçına götürdü.
"Küçükken, günlük yazmayı çok severdim. Ama ben o tarihten sonra günlük yazmayı bıraktım."
Şuan içimden 'Neden' diye sormak vardı ama onu paramparça edemezdim.

"Neden mi?" aklımı okumuştu. Benim ağzımdan çıkıcak kelime onun ağzından çıkarken gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.

"Çünkü o günlük bana acı veriyordu. Sürekli geçmişte yaşanan kötü olaylar, aile içi problemler."

Biraz durdu. Bu cümleler bile ona acı veriyordu.

"Küçükken yanımda sadece o günlük vardı. Kimseyle konuşmam kimsenin suratına bakmazdım."

"Neden? İnsanları dışladın ki?"

Sonunda kafamda ki soru işaretlerini ortaya dökebilmiştim. Gerçekten merak ediyordum niye böyle birşey yaptığını.

"Yanımda sadece ailem kalsın istemiştim belkide..." Hafifçe yutkununca gözlerinin dolduğunu gördüm. Benimde gözlerim dolarken sadece onu izliyordun. "...onlar beni istemedi."

Göz yaşını gördüğüm an bütün dünyam başıma yıkıldı. Böyle ağaçlı ve çimenli güzel bir ortamda herşeyim mahvoldu sanki. Gözyaşı düşer düşmez eliyle sildi ve belli bir süre sustu.

Onu ağlarken görmem pek hoşuna gitmemiş olmalıydı o yüzden hemen eliyle gözyaşını silmişti.

"Hayat işte. Herkes şanslı olamıyor."

"Haklısın, herkes her konuda üstün değil. Ama bazen üstün olmak için haksızlık yapıyorlar."

"Ne?"

Konu bambaşka bir yere gitmişti benim kafamda. Merveden ve o şarkıdan bahsediyordum. Aklım karışmıştı.

"Pardon, aklım başka yere gitti."

Berk artık ağlama modundan çıkmış gibiydi. Hafifçe dudağının kenarını kıvırdı. Sonra tekrar üzgün moduna geçti bizim yaşantımız hep böyle mi olucaktı yani ailelerimiz tarafından mahvedilen bir hayat mı olucaktı.

Aklıma annem gelince gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladı. Bana bunu nasıl yapardı? Ben onun kızıydım! Bana bunu yapmaya hakkı yoktu.

"Gel buraya, başımın belası."

Berk kollarıyla beni sarınca söyledikleri karşısında hafifçe gülümsedim.

"Söyledim oğlum ben sana belayım ben."

"Biliyorum ama bu halin o kadar güzel ki. Anlatamam... Sen bu dünyada bana özel olarak gönderilmiş bir hediye gibisin Alya. Beni sakın bırakma," yine sesi titremişti. Bir daha ağlamamalıydı buna dayanamazdım. "...benim senden başka kimsem yok."

"Bende senin kadar yalnızım."

"Asla birbirimizi bırakmayalım. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok."

Bu sohbetler kapandıktan sonra bizde kendimizi çimenlerin üzerine attık ve gökyüzünü izlemeye başladık. Berk'in aklına birşey gelmiş gibi bana doğru döndü.

Aşk mı ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin