4. BÖLÜM: "SAVAŞ'IN İÇİNDEKİ YANGIN"

Magsimula sa umpisa
                                    

Silah?

Kaşlarım korkuyla çatıldı, "Bunun burada ne işi var?"

Kanlı bir el; kendini omzumun üzerine yerleştirdikten sonra şaşkınlık içindeki bedenimi geriye doğru çektiğinde midemin içindeki kan revanın tadı damağımdaydı. Vücudumu olay mahalinden ayıran kişi başka bir barmenden başkası değildi.

"Silah." diye mırıldandım dişlerime takılan iplerden kendini asan diğer kelimelere inat. "Dolapta silah var!?"

Adını henüz bilmediğim barmen çocuğun omzumun üzerinde konumlandırdığı eli sıvazlama görevi görürken, tüylerimin diken diken olduğunu hissedebiliyordum.

"Bir çömez olarak çok kaşınıyorsun." dedi net bir sesle, bu çocuk bu kadar ciddi değildi. "Sadece güvenlik amaçlı bir tedbir."

Siyah botlarımın içinde patlayan lavlar ayaklarımı stresten ter içinde bıraktı. Omzumun üzerindeki ağır elini silkinerek bedenimden attığımda beni rahatsız ettiğini fark ederek ikiletmeden geri çekildi.

"Ben burada çalışmaya başlayarak sanırsam dünyama cehennemin kapılarını araladım." diye söylendim kendi kendime. Ağzımın içi yanık ve irin ile dolu gibiydi.

"Korkmanı gerektirecek bir şey yok Leyna." diye aklınca beni teselli eden barmen çocuğun sözleri beynime girer girmez kendini yok ediyordu. "O silah, olabilecek tehlikeli durumlar için."

"Ne tür tehlikeli durumlar?"

"Her şey olabilir." diyerek omuzlarını silkti, "Şu tuvaletteki çiftler mevzusu bile yeterli."

Barın genzimi yakan dumanlı havasından derin bir nefes aldığımda sadece yangınımı körüklemiş oldum. Benim bir an evvel bu bardan ayrılmam ve bir daha geri dönmemem gerekiyordu.

Yeni bir iş buluncaya kadar.

"Evet, Barbaros Bey biraz bahsetti buraya gelenlerden, gidenlerden ." diyerek onay verdiğimde barda yükselen müzik sesi, sesimi kapatmıştı. "Bu arada adın neydi?"

"Talha." dedi ve sıkmam için elini uzattı. Birkaç saniye boş boş eline baksam da içimdeki tereddütü yenerek elimi elinin içine geçirdim. O an için sanki ortada mavi bir elektrik patladı.

"Memnun oldum Talha."

"Ben de öyle." dedikten sonra kocaman gülümsemesi ile bedenimi ele geçiren korku hissi biraz olsun azaldı. "Ha, unutmadan söyleyeyim. Barbaros Bey bugünlük çalışmanın yeterli olduğunu söyledi. Senin için paydos vakti."

Sanki barın tavanına bakınca yüceyi görebilecekmişim gibi minnet ederek baktığımda boğazımdan bir sevinç hırıltısı çıkarak barın yoğun desibelli sesleri arasında kaybolup gitmişti.

"Kurtuluyorum desene."

Gülerek söylediğim isyan nidasına gülerek cevap verdiğinde, hiç olmazsa güler yüzlü bir iş arkadaşına sahip olmak bu ürkünç yeri katlanılabilinir kılıyordu.

"Abartma Leyna." dedi gülmeye devam ederek. "Daha ne bir mafya ne bir baron, ne de bir iş adamı gördün. Bu korku boşuna."

"Umarım hiçbirini görmeden bir an evvel staj yeri bularak buradan istifa edebilirim."

Belime doladığım ve bende sadece özgürlüğümü kısıtlayan parmaklık niteliği gören önlüğü çıkararak daha yeni ilk defa bir silah gördüğüm dolabın kenarına attım.

"Evet, bir ara ben de böyle diyordum." dediğinde gülüyordu. "Sene 1981."

"Emekliliğine az kalmış desene."

BANA KENDİMİ VERTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon