11. BÖLÜM: "İDİOPATİK"

59.3K 3.9K 1.2K
                                    

Bölüm şarkısı: "Hozier - Take me to church"

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsak nasıl sevinirim nasıl, keyifli okumalar dilerim

11. BÖLÜM "İDİOPATİK"

Her şeye en baştan başlamak ne güzel olurdu diye geçirdim içimden. Bu adamla ilk tanışmamızın bir münakaşa ile olmadığı, haraza bir önyargı ile beni iş yerinden defalarca kovmadığı; o cehennem çukuru barda hiç aynı ateşten kaçmadığımız bir en baş.

Öyle olsaydı pekala, beyhude bir çabayla onun gözünde yer edinmek için bu kadar çırpınmak, bu kadar acemice hatalar yapmak, böylesine çaylak görünmek zorunda kalmazdım.

Savaş Bey'in bir kromdan, kobalttan, nikelden oluşan bir alaşım kadar sert olan bedeni üzerinde kalıp bir daha da nefes alamayışımın üzerinden saniyeler geçerken bedenim kıyamet sonrası şaşkınlığını atmaya henüz uzak, tir tir titriyordu.

"Ayağım kaydı." diye fısıldadım.

Gözlerim, onun katran karası gözlerine değdiği ilk andan itibaren geri kapanmamıştı ama bir süre hiçbir şey göremediğimi hissettim.

"Biraz daha üzerimde yatmaya devam edersen de hayatın kayacak."

Ayak bileğimde infial yaratan acıyla yüzümü buruşturdum, "Sanırsam ayak bileğimi burktum." diye sızlandığımda bedenim kötürüm kalmış gibi kıpırdamadan öylece duruyordu.

"Boktan hayatımın tek eksiği de sakar bir asistandı." diye kükredi. Her bir tükürük parçası elmacık kemiklerime sıçrarken bir anda yüzüme vuran hava nihayetinde gözlerimi kısmıştı. "Tanrım, teşekkür ederim. Eksiğimi tamamladığın için."

Aklımda o an için bir kitap sayfasının en başında okuduğum o kelime kıvranıyordu, tıpkı dört nala koşan bir at gibi beynimin içindeki tüm çimleri sert nalları altına alarak hırpalıyordu.

İdiopatik.

Bu kelimenin her bir harfi dudaklarım arasından zehirli bir iksir misali çıkıp ortalığı gücü ile kavurmak istese de üzerine düştüğüm bu külçe altın sertliğinde olan adamın bedeninden söküp atamadığım bedenim ayazda kalmış bir kedi timsali titriyordu.

İdiopatik sözcüğünün kökeni okuduğuma göre eski Yunanca'ya dayanıyordu. İdio, "garip bir kişiye ya da şeye özgü" anlamı taşıyan bir kelimeydi, path ise "duygu" ve "acı" demekti.

Anlamlarını bir insanın güçlükle taşıyabileceği bu iki kelime bir araya geldiklerinde ise "garip bir acı" anlamına geliyordu. Garip bir acı...

"Sakar biri değilimdir ama nasıl olduğunu anlamadım."

Tüm bedenim, beynimden aldığı uyarıyla birlikte tıpkı bir epilepsi hastası gibi şoka uğramışcasına titrerken ellerimi nereye koymam gerektiğini bile düşünmekten aklım yorulmuştu. Savaş Bey birkaç saniye üzerinden kalkmamı beklercesine baktı, kalkmadım. Kalmak istesem de kalkamazdım.

"Çok özür dilerim, çok özür dilerim, çok öz....."

Beni susturdu, "Özür dilersin anladım."

Boyalı parmak uçları ile kavradığı kollarım, bir saniye de olsa titrek halinden sıyrılırken bedenimi kendi bedeninin üzerinden havaya kaldırılması ikimizin arasına koca bir buz kütlesi sokmak kadar soğuktu.

Beni inanması güç bir kuvvetle havaya kaldırıp odanın sert zeminine bıraktığı an kaburgamın kırılmış olma ihtimalini düşünmeye başlamak için geç değildi.

BANA KENDİMİ VERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin