"Bir şeyleri anladığını anlarsa..." diye fısıldadı, dışarıdan bakan biri için şu an ayak üstü bir ön sevişmenin içinde gibi görünüyorduk. "Seni öldürür." diyerek beni daha sıkı sardı. "Ölünü de kimse bulamaz."
"Sizden korkmuyorum."
"Beni öp."
"Ne?"...
Bölüm şarkısı: "Labrint - Mount Everest Isabel LaRosa - Older Alex G - Mary"
Bölüm hedefi deneyelim bakalım: 1Kvote+500 yorum yapabiliriz bence, ben size güveniyorum 🫶🏻
Multimedya: "Koray"
Keyifli okumalar!
~
16. BÖLÜM: "SARHOŞ"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ayaklarımın altındaki zemin kaypak bir şekilde tabanlarımı titretiyordu. Bir iblisin vesvesesine kanarak cennetten kovulan ilk insanların, gözlerini açtıkları yeni dünyalarında yaşadıkları şaşkınlıkla sarsılmıştım adeta.
Temiz ve ferah bir koku burnumun içini doldurduğunda yeni yıkanmış bir çarşafta yatmanın huzuruyla gözlerimi usulca kapattım. Pahalı bir ten losyonu, tüm solunum sistemime sızmış, dipsiz bir türbülans yaratarak başımı döndürmüştü.
"Savaş Bey..." diye fısıldadım.
Tek kolu duvarın üzerinde beni bir fareymişim gibi kapanında kıstırmıştı. Diğer elinin mürekkep lekeli parmakları yüzümde nazikçe gezindiğinde gözlerimi aralayarak kararmış gözlerine baktım. Zihnim bir sürü sözcük ile doluyken bir tufan kopmuştu içimde fakat boğulan olmamıştı.
"Aklım başımda değil." dediğinde gözlerimin ta içine bakıyordu. "Ben böyle şeyler yapacak biri değilim."
Baş parmağı, satenden bir kumaşın üzerinde geziniyormuş gibi dudaklarıma geldiğinde bir ciğer dolusu nefesi bedeninde tuttu. Gömleğinin altına sıkışıp kalan sert göğsü bir sancak gibi göndere çekildiğinde, göğsüme değiyordu. Dudaklarımın üzerindeki gözlerine kenetlenip kaldım.
"Uzaklaşmamız gerekiyor."
Kavurucu bir ateşle ona içimden yalvarıyordum ama bedenim bir adım öteye kıpırdamıyordu.
Beni bir fısıltıyla tekrar etti, "Uzaklaşmamız gerekiyor."
Gözlerinin çıldırtıcı bir etkisi vardı. Öyle bir etkiydi ki bu, ya hep görmek isterdi insan ya da hiç. Etkisine kapılan biri için kurak bir çölde üzerinize serpiştirilen bir çiğ tanesi gibi. Erişemeyen diğerleri için bir paçavra kadar sıradan. Arası, oluru olmayan bir tesir.
Başparmağı alt dudağımı okşarken sıcak bir nefesi suratına bıraktım. "Beni bırakmanız gerekiyor."
"Seni bırakmam gerekiyor." diye onayladı beni. Sözlerinin aksine bir adım bile geri atmadan ellerini saçlarıma getirip okşadı.
Saçlarımda gezinen elleri, ulaşılmazı elde etmenin verdiği bir hazla titriyordu sanki. Saf ve ipekten bir örtünün içine gizlenmiş düşünceleri binbir türlü sırla kaplı ve açığa çıkmamak üzere saklanmıştı.
