2. BÖLÜM: "CEHENNEM"

115K 6.2K 2.2K
                                    

Bölüm şarkısı : "Etta James - It's a man's world"

2. BÖLÜM: "CEHENNEM"

İnsanlar acımasızdı. Kim olursak olalım, konumuz ne olursa olsun, nerede yaşarsak yaşayalım. İnsanlar acımasızdı. Göğüs kafesinde umutla yeşeren bir gram iyilik kırıntısının dışarıya filizlenmemesi için kendini bir kuytuya kapatacak insanlar dahi vardı.

Kim bilir? Belki de dünya başka bir gezegenin cehennemiydi ve bizde önceki hayatımızda yaptığımız tüm hatalardan dolayı tanrı tarafından burada yaşamaya mahkum edilmiştik. Cezamız buydu. Dünya.

Kendimi bir ucube gibi hissediyordum. Hiçbir suçu olmadığı halde okuldaki şımarık çocuklar yüzünden ezilen silik bir öğrenci gibi.

Karşımda ne kadar kırıldığımı fark etmeyen, gözlerine at gözlüğü taktığına kanaat getirdiğim sert mizaçlı bir adam vardı ve kendi hatası yüzünden onlarca kişinin önünde beni iş yerinden kovuyordu.

"Leyla." dedi adam, yüzünde tek bir kas bile oynamazken. Adımı yanlış söylediği yetmezmiş gibi bir de sanki ağzının içinden tükürürcesine bir küfür mırıldanıyor gibiydi. "İş yerimi terk et."

Gazel'in yüz ifadesinden anladığım kadarı ile çok şaşırmış değildi sadece halime acıyordu. Sanırım bu densiz ve hödük herifin bu tip davranışlar içinde olmasına alışkındı.

Genelleme yaparsam, kadınsal ve kadına dair iş yeri olan beylerin daha hoşgörü sahibi olduklarını sanırdım. Mesela kuaför. Erkek bir kuaför gözlemlerime göre kadın müşterlerine çok daha nazik davranır, müşteriyi kalbinden fethederdi.

Karşımdaki adamın da kadınlara hitap eden bir iş yeri vardı ki bu iş yeri iç çamaşırları ile alakalıydı. Buna istinaden biraz daha nazik ve cana yakın olması gerekmez miydi?

"Leyna." dedim tok bir sesle. Bunu yaparken gözlerim tamamen ona odaklı, onda takılıydı. "Adım Leyna."

Gazel ve adının Savaş olduğunu bildiğim patron bozuntusu sanki olaya çok farklı bir bakış açısından giriş yapmışım gibi bir saliselik şaşkınlıkla bana baktı. Kendini en hızlı toparlayan ise yine o olmuştu.

"Her ne sikimse." dedi. "İşin yoksa git buradan."

Gazel, mahçup olmuşcasına bana doğru dönüp özür diler bakışlar ile benden af dileniyordu. Ah, cidden mi? Zaten hayat da hep böyle değil miydi? Suçu olmayanlar hep suçlu sayılır, suçu olanlar ise pişkince yaşamaya devam ederdi.

"Leyna, sen eve git canım." diye araya girdi, yüzü utanç ve üzüntüden kızarmıştı. "Ben birkaç saat sonra geleceğim. Evde konuşalım. Pasta için de çok teşekkür ederim."

Dudaklarım son on beş dakikanın sonucunu hafif bir tebessüm ile kapatırken elimi Gazel'in omzuna koyarak hafifçe sıvazladım ve kendini suçlu hissetmemesi için yüzümdeki tebessümü birkaç saniye daha sürdürmek için direndim.

"Görüşürüz." dediğimde gözlerim avına kilitlenmiş bir sırtlan edasıyla karşımdaki adamın gözlerindeydi. "Size de kolay gelsin Barış Bey. Ben gideyim artık."

Adam, elindeki iç çamaşırlarını tutmaya devam ederken cümlemin tamamını duyup adının yanlış telaffuz edilişini idrak edince kaşları çatıldı. Böylece bakışları daha bir korkunç gözüküyordu.

"Barış değil." diye düzeltti kendine engel olamayarak. Bunu çok belli ediyor ve benim açımdan komik bir duruma düşüyordu. "Adım Savaş."

Omuzlarımı üzerime son yirmi dakikadır yüklenen yükleri aşağıya fırlatmak istercesine silkip dudaklarımı hafifçe öne doğru uzattım.

BANA KENDİMİ VERWhere stories live. Discover now