20. BÖLÜM: "DAVETİYE"

64.7K 3.9K 3.2K
                                    

Bölüm şarkısı: "Teoman - Kupa Kızı ve Sinek Valesi"

Bölüm sınırı: 1.1K vote +2K yorum. Yorum sınırını emoji ile doldurmayalım, kabul görmeyebilir

Keyifli okumalar!

~

20. BÖLÜM: "DAVETİYE"

Kötülüğün adım adım, kol gezdiği aileler ve evlerle ilgili birçok mit vardır. Sanki kabul edilemez çılgınlıkta olayların yaşanması için negatif enerjiyi çekerlermiş gibi kötü şeylerin tekrarlandığı büyük evlerdir bunlar.

Kaner Ailesi Malikanesi de böyle bir yerdi. Bundan adım kadar emindim. Buraya ben dışında gelen herkes de böyle düşünürdü. Bu evin yakınına dahi yaklaşan herkesin çığlık çığlığa kaçacağı bile iddia edebilir, burayı lanetli sayabilirdi.

Tıpkı bir gece içinde bu aileyle ilgili karanlık sırların, kirli geçmişin ve çılgınca gelen kötülüğün verdiği o korkunç hissi iliklerime kadar yaşayan ben gibi.

"Beni okuluma bırakabilir misiniz?"

Arabanın sileceği kar fırtınasının cama savurduğu taneleri öylesine güçlükle süpürüyordu ki Savaş Bey'in yolu net bir şekilde görüp görmediğinden emin bile değildim. Buna rağmen hız kesmeden ve arkasına bakmadan kendi evinden kaçar gibi aceleciydi.

"Olur." dediğinde gözleri yoldan çok ön cam sileceğindeydi. Silecek camın üzerinde zorlanarak kıpırdıyordu ve iç gıdıklatıcı bir sesle karları yana doğru itiyordu."Akşam mesaiye kalabilir misin?"

"Bölüm başkanımızdan izin alabilirsem evet."

Başını onaylarcasına salladı, "Gerekirse ben konuşurum."

"Teşekkür ederim."

Savaş Bey'in ailesi öncelikle şaşırdığım daha sonra ise gayet normal karşıladığım bir durumla şehir merkezinin dışında, tenha sayılabilecek küçük bir ilçede yaşıyorlardı. Gözlerden uzak olmak, onlar gibi türlü belalara karışmış bir aile için gayet olağan sayılırdı.

Başımı arabanın camına yavaşça koyarak gözlerimi kapattığımda tek dilediğim şey okula giderek biraz daha normal sayılan insanlarla vakit geçirmekti. Üniversitedeki asalak, budala ve ahmak arkadaşlarımı bile, bu aileden daha fazla görmeyi istiyordum.

"Hava gerçekten çok kötü." diye mırıldandığımda ıssız sayılabilecek bir yolda, görebildiğim kadarıyla tek araba olarak ilerliyorduk.

"Ankara'da kışın şakası yok."

Yollar bir jilet gibi keskindi. Savaş Bey'in buraya gelirken ustalık ile sürdüğü arabanın şimdilerde güçlükle hakimiyeti sağlanıyordu. Ellerimi emniyet kemerimin üzerine destek alırcasına sardığımda gözlerim ciddiyetle yoldaydı.

Geçtiğimiz yol kardan dolayı buz tutmuş ve bir cam kadar parlak, yine bir cam kadar kaygandı. Bir süre boyunca sessizlikle giden yol, arabanın ön kaputundan gelen boğuk bir sesle bozulduğunda dikkatle sesi dinledim.

Savaş Bey, aklıma çalınan düşünceyi okumuş gibi benden önce konuştu, "Hayır o aklına gelen şey değildir."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BANA KENDİMİ VERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin