7. Bölüm "What The Hell Are You Doing?!"

5.3K 149 16
                                    

Tüm okul hayatım boyunca ezik bir tiptim. Yani aslına bakarsanız böyle olmak isteyen bendim. Oldukça güzel bir fiziğim -evet oldukça mütevazıyimdir- olduğunu farkındayım ve size Kendimden-Nefret-Ediyorum-Çok-Çirkinim gibi sözler söyleyerek gözünüzde bir ergen olmak istemiyorum. Yani demek istediğim, eğer isteseydim bir sürtük gibi giyinerek, Ashley gibi her erkeğin altına girebilirdim ama bilirsiniz, ben böyle biri değildim. Ve kendime her zaman "Sen o basit popüler sürtüklerden olmayacaksın Emily Goldberg. Şimdi onlar senden üstün gibi görünebilir, ama ileride bir iş için sana yalvaracaklar." derim ve bunu her zaman kendime hatırlatırım. Yani aslına bakarsanız çoğu zaman hatırlatırım demek daha doğru olur gibi görünüyor çünkü partiden Justin'le ayrılıp gece onun evinde kalarak ve şu an onunla beraber okula girerek, bu sözü dün kendime hatırlatmadığımı farkına varıyorum. Ah ama kimin umurunda? Justin'le olan küçük arkadaşımsı ilişki buraya kadardı ve zaten artık onunla vakit geçirmeye niyetim yoktu. Ve bunu kendimi zorunda hissettiğim için yapmıyorum, bunu yapmayı gerçekten istiyorum. Ve sizin ne düşündüğünüz umurumda değil, salaklar. “Hey, Em.” diye bir ses duyduğumda iç dünyamdaki düşüncelerimden uzaklaştım ve bu sesin kimden geldiğini algılamaya çalıştım. Bana doğru koşarak gelen bir David gördüğümde sorumun cevabını almıştım. Yanıma geldiğinde soluk soluğa “Dün gece için çok üzgünüm Emily.” dedi ve bana onu affetmem için yalvaran bakışlarla bakmaya başladı. Ve sonradan gözlerini yanımda duran Justin’e kaydırdığında yüzünün ifadesinin tamamıyla değiştiğini gördüm. Ve bu yüz ifadesini tanımlamak için sözcüklerin yeterli olacağını sanmıyordum. “Bununla ne işin var?” dedi yüzünü tiksintiyle buruşturarak Justin’e bakmaya devam ederken. Justin bir an sinirlendiyse de –bunu sıktığı yumruğundan anlamak gayet mümkündü- sonra sakinleşerek “Eğer Amy’nin arkadaşı olmasaydın seni burada gebertmekten hiç çekinmezdim, dostum.” dedi sakin ama tehditkâr bir tonla. “Hey, hey, hey. Saçmalamayı keser misiniz?” dedim aralarında negatif elektriği bozmak istercesine. Ama bu pek mümkün gibi görünmüyordu. “Dün nasıl eve döndün?” dedi David meraklı bir şekilde bana bakarak. “Benim evime.” dedi Justin sessizce ama bunu ikimiz de duymuştuk. “Onun evi mi?” dedi David şaşırarak. Ne yapacağımı bilemiyordum. David’e dün gece olanlardan dolayı henüz sinirim geçmiş değildi ama ona bir açıklama borçluydum. Ama bunu şu an burada yapamazdım çünkü her an birbirlerine saldıracak olan köpekler gibilerdi. “Sonra anlatırım David.” dedim sakin ve seviyeli bir ses tonuyla. “Pekala, sonra görüşürüz Emily.” dedi ve koridorda gözden kayboldu. Emily lafına vurgu yapmıştı ve bu Justin’i tekrardan sinirlendirmişe benziyordu. Ben dolabıma doğru yürürken Justin de arkamdan geliyordu. “İnanılır gibi biri değil.” dedi kafasını olumsuz olarak sallarken. “Hey, o benim arkadaşım.” dedim ve David’i savunmaya çalıştım. “Ah, tabii. Seni partide yalnız bırakan bir arkadaş. Ona kesinlikle güvenebilirsin.” dedi alaylı bir ses tonuyla. Onu umursamayarak dolabıma eşyalarımı yerleştirdim. Ah, Tanrım. Tarih sınavı ilk dersti. Bu da demek oluyordu ki teneffüslerde kafamı sıraya gömüp az da olsa çalışamayacaktım. “Sınavın hangi sınıfta?” diye sordu. “Matematik 5 sınıfında.” dedim dolabımı kapatıp kitlerken. “Güzel, benim de.” dediğinde ona karşı bir tepki vermesem de içimden ‘Lanet olsun, lanet olsun…’ diye bağırıyordum. Benim amacım bu çocuğu kendimden soğutmakken aynı sınıfta olmamızdan dolayı bunu başaramıyordum. Aptal okul. Sınıfa girdiğimizde herkesin bizim üzerimizde olan bakışlarından kurtulmayı beklerken, yeni birkaç çift gözle karşılaşmıştım. Artık bu duruma alışmışçasına duvar tarafındaki en arka sıraya geçtim. Normalde her zaman ön sıralarda otururdum ancak sınavlarda kafamı toparlayabilmem için arkalarda oturmam gerekiyordu. Justin de yanıma oturduğunda pek de şaşırmadığımı söyleyebilirim. “Tarihte iyi misin?” dedi umutla bana bakarak. “Üzgünüm ancak tek kötü olduğum ders bu.” diyerek gözündeki umut ışıklarının yanmasına sebep oldum. Sırıtarak “O halde seni meşgul ettiğim için bana kızmayacaksın.” dediğinde hiçbir şey anlamamış gibi ona baktım. Ve sahiden, hiçbir şey anlamamıştım. Tam ‘Ne demek istiyorsun?’ diye soracakken tanımadığım Matematik öğretmeni sınıfa girdi. Oldukça yaşlı bir adamdı ve pek de dikkatli birine benzemiyordu. Eh, en azından belki önümdekinin kâğıdına bakarsam anlayamazdı. Kopya çekmek asla bana göre değildi ancak bu durumda başka çarem yok gibi görünüyordu. Öğretmen bize kâğıtları dağıttı ve kendi masasına geçerek gazetesini okumaya başladı. Bu çok güzel bir haberdi çünkü eğer gazete okumaya dalarsa bize bakmayacaktı ve ben de rahat rahat kopyamı çekebilecektim. Kâğıdımdaki sorulara göz gezdirdim ve çok kolay olduklarını anladım. İlk iki soruyu rahatça cevaplayabilmiş, üçüncü soruya geçecekken bacağımda bir el hissettim. Ben şok içinde gözlerimi açmış ne yaptığına bakarken elini eteğime doğru ilerletiyordu. “Ne yaptığını sanıyorsun?” diye sinirli bir biçimde fısıldadım. Yüzüne baktığımda sırıtıyordu. Tanrım! Şimdi anlamıştım. “O halde seni meşgul ettiğim için bana kızmayacaksın.” dediğinde bunu kastediyordu. Elini eteğimin içinde hissetmemle elimde olmadan dudaklarımdan bir inilti çıktı. Sesimi herkes duymuştu ve buna gazetesini okuyan öğretmen de dâhildi. Öğretmen gazetesini indirip bize baktığında herkes fısıldamaya başlamıştı. “Ne oluyor? O ses kimden geldi?” dediğinde herkes öğretmene dönmüştü. Kimseden ses çıkmıyordu ve bu ses çıkarmayanlara biz de dâhildik. Bizden ses çıkmayınca “Herkes kendi sınavıyla ilgilensin.” diyerek tekrar gazetesine gömülmüştü. Justin elini eteğimden yavaşta çekti ve kulağıma doğru “Buna sonra devam ederiz.” diyerek ukalaca önüne döndü. Olanlardan sonra o kadar şaşkına dönmüştüm ki ne yapacağımı bilemez haldeydim. Zamanımın daraldığını fark ederek kâğıdımla ilgilenmeye karar verdim. Soruları bildiğim kadarıyla cevaplamaya çalıştım çünkü kopya çekerken yakalanıp başıma bir bela daha almak istemiyordum. Sürenin bittiğini belirten zil sesi çaldığında kâğıtlarımızı masaya bırakarak dışarı çıktık. “Tanrı aşkına, Justin! Sen ne bok yediğini sanıyorsun?!” diye bağırarak neredeyse koridordaki herkesin ilgisini bizim tarafımıza çektiğimi tahmin ediyordum.  “Hadi ama, sadece biraz eğleniyordum bebeğim.” dedi ve ukalaca sırıttı. Nasıl bu kadar rahat olabildiğini anlayabilmiş değildim. “Eğer yakalansaydık sınavımız elimizden alınırdı ve müdüre gönderilirdik!” diyerek bağırmaya devam ettim. Çıldırmış gibiydim. Ve bana kalırsa bu en doğal hakkımdı. “Gitmediğim bir yer değil.” diyerek omuz silkti. O kadar sinirlenmiştim ki, buna sinirden köpürmek diyebilirdim. “Sen-sen…” diyerek bir öne bir arkaya adımlar atmaya başladım. Sinirden cümlemi tamamlayamıyordum. “Evet, biliyorum. Ben çok seksiyim.” diyerek sırıttı ve bana yaklaştı. Şu an herkesin bizi izlediğine emindim çünkü kimseden çıt çıkmıyordu. Biz bu durumdayken birinin “Justin!” diye cırladığını duydum. O tarafa baktığımda bunun Ashley olduğunu gördüm. “Hey, seni sürtü-“ diyecekken Justin ona döndü ve hızla “Ona sakın sürtük deme.” diyerek sözünü kesti. “Sürtük demeyeyim mi? O dün gece senin evindeymiş Justin! Ne dememi bekliyorsun?!” diyerek cırladı. Herkesin –ben de dahil- gözlerini irice açarak şoka uğradığını fark ettim. “Ah evet Ashley. Dün gece partiden Emily ile döndüm ve biliyor musun? Seks konusunda senden çok daha fazla tatmin ediciydi.” diyerek alayla tıslamasını sürdürdü Justin. Ben hala olanları sindirememişken yerimde donup kalmıştım, konuşamıyordum bile. “Hadi ama bebeğim? Kimse benim kadar ateşli olamaz.” diyerek Justin’in takındığı tavrı takınmaya çalıştı. “Ah, bilgin olsun diye söylüyorum, o senin gibi kendini bana bırakmadı ve kontrolü o eline aldı. Ve kontrol derken ne demek istediğimi gayet iyi biliyorsun.” dedi Justin. Aman, Tanrım! Bunlar ne diyorlardı böyle? “Ve son olarak Ashley,” dedi yanıma gelerek “Seninle işim bitti.”diyerek beni kolumdan tuttu ve çekiştirerek oradan uzaklaştırdı. Ve beni çekmesinden huzursuz değildim, çünkü şu an kıpırdayacak halim bile yoktu. Tanrı aşkına, az önce ne olmuştu?

SON OLARAK BİR ŞEYLER YAZMADAN DURAMIYORUM :D BU BÖLÜM HERKESİN BEKLEDİĞİ JUSTIN VE ASHLEY İLİŞKİSİNİN BİTİŞİYDİ. VEE 2 WORD SAYFASI SÜRDÜ. YANİ KISA VEYA UZUN DİYEMEYECEĞİM. VE İNANIN BEĞENİ SAYISI VE ÖZELLİKLE GÜZEL VE UZUN YORUMLAR BENİ ÇOOK SEVİNDİRİYOR. YANİ EĞER OKUDUYSANIZ BEĞENİP YORUM YAPIN LÜTFEN, BENİ ÇOK MUTLU EDERSİNİZ xx

Variable Boy (Justin Bieber Fan Fiction)Where stories live. Discover now