2. Bölüm "There's A Party At Joe's House"

6.6K 204 23
                                    

Niye her zaman en boktan tesadüfler beni bulur? Niye ben? Resmen boktan tesadüfler konusunda seçilmiş kişiyim. Evet, evet. Tanrı aşkına, kim gece kafasını dağıtmak için boktan bir partiye gidip bir egoist manyakla karşılaşmak ister ki? Tabii siz hiçbir şey anlamamış olmalısınız. En iyisi ben baştan anlatayım.

Kimya dersinden -Bieber işkencesi desek daha doğru olur- çıktıktan sonra günüm gayet normaldi. Yani klişe bir olay bekliyorsanız, hah, çok beklersiniz. Her zamanki gibi en yakın arkadaşım David ile sıradan bir gün daha geçirdim. Öğle yemeğinde Ashley'nin bana olan tuhaf ve küçümser bakışlarını saymazsak tabii. Ama zaten bu normal değil miydi? Ah evet şu an fark ettim ki her zamanki acınası günlerimden birini yaşamıştım.

Bu şekilde olmaktan -eziğin teki olmaktan bahsediyorum- mutsuz muydum? Hayır. Gayet tabii mutluydum. Hatta Ashley ve boş kafalı arkadaşlarına acıyordum. Herkesin sürekli onlar hakkında konuşmasını ve onlara özenmelerini hiç mi hiç anlamıyordum. Ah, ergenler.

Konumuza dönecek olursak, her zamanki rutin günlerimden birini geçirip eve dönmüştüm. Yarın tarih sınavım vardı ve kesinlikle çok çalışmalıydım. Bu kadar çalışkan -ah, evet inek demek istedim- olmama rağmen bu dersi anlayamıyordum. O kadar tarihi ezberlemek... Resmen eziyet. Eve geldiğimde üstüme rahat eşofmanlarımı geçirdim ve kitaplarımı alıp tam çalışmaya başlayacaktım ki telefonum çaldı. Zaten bu telefon her zaman çalacak zamanı bulur diye içimden geçirmeden edemedim. Ekrana baktığımda David yazısının yanıp söndüğünü gördüğümde telefonu açtım.

"Ne var, David?" Biraz sert çıkmış olmalıyım ki "Hey hey, sakin olun bayan." diye savunmaya geçti. "Pekala üzgünüm. Ne oldu?" Biraz yumuşamış olacak ki sesi değişmişti. "Gece Joe'nun evinde bir parti var. Belki gelmek istersin diye düşünmüştüm bebek." "Farkındaysan yarın bir de tarih sınavı var David," diye tersledim. "Ve ayrıca ne zaman partilere gelmediğimi anlayacaksın?"

"Ah hadi ama Em! Bir kerecik gel, lütfen." Derin bir nefes verdim. Tarih sınavına çalışmam lazımdı ama David'i kırmak istemiyordum. "Peki. Tamam. Geliyorum." "Süpersin Em! Seni 8'de alırım." diyerek telefonu kapattı. Sadece 2 saatim olduğundan hemen hazırlanmaya başladım. Bu tarz partilere ne giyilir ki? Ah, umrumda değil! Dolabımdan converslerimi, kısa kot şortumu ve üzerinde "Don't disturb me" yazan uzun bir t-shirt çıkardım ve üzerime geçirdim. Saçlarımı açtım -ki bunu hiç sık yapmam- ve omuzlarıma dökülmesine izin verdim. Gözlerime ise eyeliner çektim ve işte hazırdım. Şık olmamı bekleyen mi vardı? Yanıldınız sürtükler.

1 saatte hazırlanmıştım ve David'in gelmesine daha 1 saat vardı. Bende odamdaki koltuğuma gömülüp 1 saat de olsa sınava çalışmaya karar verdim. Vakit nakittir değil mi? Ah iyice anneme benzemeye başladım. Hey sahiden annem de neredeydi? Bunu yeni fark etmemin tuhaflığıyla aşağıya indim ve mutfağa baktım. Masanın üzerinde bir not vardı. "Tatlım babanla 2 haftalık bir yurtdışı işimiz çıktı. Sana haber veremediğim için çok üzgünüm. Seni ararım. Seni seviyorum. -Annen" Tanrım! İşte bu haber çok güzeldi. 2 hafta boyunca evde tek olacaktım. Diğerleri gibi evde parti yapmak için demiyorum. David ile sohbet gecemizi yapabilecektik. Onunla 2 yıldır süren bir geleneğimiz bu. Her neyse, size ne ki bundan? Hah!

Mutfaktan çıktım ve tam merdivenlere yönelecekken kapı çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda David sırıtarak dikiliyordu. Aslında hoş bir çocuktu. Ve giyim tarzı da fena sayılmazdı. Ama asla ona bu gözle bakamam. O benim küçük kardeşim gibidir. Onun için de ben öyleyim. Ve dostluğumuz hiçbir şeyin bozamayacağı şekilde sağlam bir temele dayanır. "

Eee, hazır mısın? Yoksa biraz daha dikilecek miyiz?" David konuştuğunda düşüncelerimden sıyrıldım ve "Evet şapşal, hazırım." dedim. Masada duran telefonumu ve anahtarımı cebime sıkıştırdım. Kapıyı kapatarak evden çıktım. David kapımı açtığında "Vay canına, benim tanıdığım odun David'e ne oldu?" demeden edemedim. O da küçük bir kahkaha attı ve "Büyüyor, majesteleri, büyüyor." dedi. "Bunu sevdim." diyerek koltuğuma iyice yerleştim. O da kapımı kapatarak arabanın önünden dolanıp kendi koltuğuna geçti.

Arabayı çalıştırdı ve sessizlik içinde sürmeye başladı. Joe'nun evine daha önce gelmemiştim. Aslında hep partiler onda yapılırdı ama küçük bir hatırlatma 'Ben partilere katılmam.' "Peki şu anda ne yapıyorsun?" dediğinizi duyar gibiyim. Bu sadece David için, sürtükler. Eve girdiğimizde gürültü birden başımı döndürse de çaktırmadım ve hemen toparlandım. Bu tür ortamlara alışkın değildim.

David'e baktım ve gözleriyle birini arıyor gibiydi. Kendimi tutamayıp "Kimi arıyorsun?" diye bağırdım. Sesimi duyurabilmek için başka çarem yoktu. "Çocukları." Ah evet, ÇOCUKLAR. Basketbol takımındaki aptallardan bahsettiğini anlamak için deha olmak gerekmiyordu. "İşte ordalar!" diye bağırdığında o yöne baktım ve kas yığını boş kafaları gördüm. "Sen yanlarına git. Ben bir şeyler içeceğim." dedim ve bar kısmına doğru gittim. Oradan kendime bir meyve suyu aldım ve bar taburesine oturup yudumlamaya başladım. Herkes bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Hey! Partide meyve suyu içmek yasak diye bir kural mı vardı? Umrumda değillerdi.

Önüme dönüp telefonumla uğraşmaya başladım. Buraya hiç gelmemeliydim. Yumuşacık yatağımda kitap okumak varken bu gürültülü ve sıkıcı yerde durmak çekilmez şeydi doğrusu. "Hey Amy." diye bir ses duyduğumda kafamı kaldırdım. Ah çok güzel! Olanlar yetmiyormuş gibi bir de Bieber ile mi uğraşacaktım. Gerçekten muhteşem! "Hey." dedim ve ona dönük olan yüzümü tekrar telefonuma döndürdüm. Bu bir Git-Başımdan-Seninle-Uğraşmam sinyaliydi. Ama bunu pek umursadığını söyleyemezdim.

Ona bakmadığım halde sırıttığını hissediyordum. "Yalnız mısın?" Ah Tanrım! Sanane Bieber! Sen git sevgilinin dudaklarımı sömür! "Bundan sanane?" dedim ve hala kararlı bir biçimde başımı telefonumdan kaldırmıyordum. Sesli bir kahkaha attı. Niye güldüğünü anlayamadığımdan dayanamayıp yüzüne baktım. Sırıtmaya devam ediyordu. "Komik olan ne Bieber?" diye tısladım. "Kızarınca çok sevimli oluyorsun." Sevimli mi? Ne saçmalıyordu bu çocuk? Tanrı aşkına, David, bunu sana ödeteceğim!

NORMALDE BÖYLE YORUM İSTEMEYİ SEVMEM AMA OKUDUYSANIZ YORUM YAPARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM xx

Variable Boy (Justin Bieber Fan Fiction)Where stories live. Discover now