Chapter 27

12.3K 535 81
                                    


Olanların üzerinden üç gün geçmişti.

Brian'ı yataktan kaldırıp tekrar kendine getirmek kolay olmamıştı. Hislerini az çok tahmin edebildiğimden üzerine gitmemeye çalışmıştım, ancak bir süreden sonra onu biraz zorlamam gerekmişti.

Okula iki gündür gitmiyorduk ve başarılı olduğumuz söylenemeyecek derslerden kalacak duruma gelmiştik.

Eh, daha doğrusu ben gelmiştim, çünkü Brian'ın dersler konusunda doğuştan olduğunu düşündüğüm bir yeteneği vardı.

''Kalk Brian, bugün okula gidiyoruz.''

Üzerimdeki beyaz gömleğin kollarını kıvırırken yatakta sırt üstü yatan Brian'a seslenmiştim.

Tek yaptığı, yatağın benim sayılan sağ tarafındaki yastığı başının üstüne alıp yan dönmek olmuştu.

Evet, Brian misafir odasında kalmayı bırakmıştı. Odamda, birlikte uyuyorduk. Başta babam ve Rosie olmak üzere, evdeki herkes aramızda bir şeylerin olduğunu biliyordu zaten. Saklayacak bir şeyimiz yoktu. Birbirinden ayrılamayan yapışık sulu çiftlerden olmadığımız için de utanıp sıkılacağımız bir durum olmuyordu.

Brian'ın nefes alışverişleri tekrar yavaşlamaya başladığında uykuya dalacağını anlamıştım, bu yüzden bir kez daha ''Brian,'' dedim. Yatakta yanına yaklaştım. ''Okula gitmeyi senden daha az istediğime eminim. O yatağa yatarsam sorumluluk almak sana düşer.''

Brian'ın yastıktan görebildiğim dudakları yukarı kıvrılmıştı. Gülümsediğini anlayabiliyordum ve eskiden olduğu gibi ufak şeylerden mutlu olmaya başlamasına oldukça seviniyordum. Birkaç gün önceki rahatsız tavrını yavaş yavaş kırmayı başarıyordu.

Yıllardır kardeşini görmüyor oluşu, öldüğü fikrine alışmasını elbette kolaylaştırmamıştı, ancak daha hızlı unutmasına yardımcı olduğu kesindi.

Brian sonunda tepki verdiğinde yataktan kalkacağını sanmıştım, ancak o, yüzünü kapatan yastıktan kurtulup kollarını bana doğru iki yanına açmıştı. ''Gel, uyuyalım sevgilim.''

Sevgilim?

Bir süre ne yapacağımı düşünür vaziyette yatağın kenarında öylece beklesem de yatak ve Brian ikilisi o kadar cezbetmişti ki beni, ikinci kez düşünmeden ve üstümde bir gömlek ve kot olduğunu umursamadan açtığı kollarına doğru eğildim.

Kolları sırtımda birleşirken beni kendine çekmişti. Başım şimdi boynuna yaslanmışken o da, çenesini başımın üzerine koymuştu.

Bir şey demesini beklerken öylece üzerine uzanmış bir şekilde duruyordum. Ancak uzun süren bekleme karşılığında aldığım tek karşılık nefes alışverişleri olmuştu.

''Bu şekilde uyumuyoruz değil mi?'' diye sorarken nefesim boynuna çarpıp tekrar tenime ulaşıyor, daha çok bunalmamı sağlıyordu.

Brian mırıldanmıştı. ''Kes sesini de uyu işte Theo.''

Pekala, onun yakınında olmayı ne kadar çok seviyor olsam da bu şekilde uyuyamazdım. Sıcaklıkla ilgili bir sorunum vardı, bunu ilk başlarda klima tartışması yaparken Brian'dan sıkça duyuyordum ve artık kabul etmiştim. Çok sıcağa gelemiyordum. Ve Tanrı şahidim olsun, çocuğun normal vücut ısısı 39 dereceden fazlaydı.

Kısacası, yanıyordum.

İşin garip tarafı, Brian'ın uyurken sarılmayı seven biri olup olmadığını bilmiyordum. Benim hiçbir zaman bunu teklif etmemem anlaşılırdı, ancak o da hiçbir zaman bana bitişik bir şekilde uyumaya çalışmazdı.

The Love You Have In YouWhere stories live. Discover now