Chapter 24

12.5K 524 154
                                    

BRIAN

McKlein ailesi beni yetimhaneden aldığında onbir yaşımdaydım.

O zamana kadar yetimhanenin tozlu, soğuk havasına ya da samimiyetsiz bakıcılarına alışmam gerekmişti.

Kendimi bildim bileli orada olduğum için aile sevgisini ne görmüş, ne de eksikliğini hissetmiştim. Yaşıtlarımın aksine birinin huyuna gitmeyi alışkanlık haline getirmemiş, aksine bencil olmayı öğrenmiştim.

Kural basitti; kendini düşünürsen, üzülmüyordun.

Zengin hayata alışmak uzun sürmemişti. Adapte olmakla vakit harcamamıştım. Bana sunulan eğitim imkanına, kıyafetlerime harcanan paralara sadece baş sallamakla yetinmiştim.

McKlein ailesi, beni, çocukları olmadığı için almamıştı. Mirastan pay alabilmek için bir erkek çocuğuna ihtiyaçları vardı, ve yeni doğmuş bir bebekle uğraşmak yerine çok da umursamayacakları bir çocuğu almak işlerine gelmişti. Eh, en azından bana söylenen neden buydu.

Justin, yaşça küçük olduğum için benimle ilgilenmekten ya da birlikte bir şeyler yapmaktan memnun olmadığı için, onunla da herhangi duygusal bir bağ kurmamıştım aramda.

Birkaç sene sonra,Mrs.McKlein, bir kız çocuğuna hamile kalmış, evde ilk kez herkes birlikte bir sevinci paylaşmıştı.

Kelly doğduğunda herkes gibi ona çabucak alışmıştım. Onu o kadar çabuk kabullenip sevmiştim ki, büyüyüp kendi kendine yürümeye başladığında zamanın bu kadar hızlı geçmesine şaşırmıştım.

Kelly ile herkesten daha çok vakit geçirmiş, ailedeki kimseyi üvey de olsa, anne baba diyecek kadar yakın göremesem de onu iki kez düşünmeden 'kardeşim' olarak kabullenmiştim.

Kelly'nin çevresinde oluşum ailedekileri sandığım gibi rahatsız etmenin aksine, birlikte geçirdiğimiz vaktin artmasını sağlamıştı.

Bu yüzden Kelly ortadan kaybolduğunda beni affedebileceklerini, dinleyebileceklerini düşünmüş, hatta heveslenmiştim, ancak o günden sonra benimle olan az konuşmalarını da bitirmiş, evde yokmuşum gibi davranmaya başlamışlardı.

Hesabıma yatan paranın miktarı ya da okuduğum okuldan beni almamış olmaları eski yaşantımıza geri dönmemizi kolaylaştırdı. Kelly'i parkta kaybettiğimden beri onu hiçbir zaman aklımın bir köşesinden çıkarmamış, ancak bir süre sonra bununla yaşamayı da öğrenmeye başlamıştım.

Eskiden olduğum insana geri dönmüştüm, bu kez zorunda bırakılarak. Bana verileni kullanıyor, daha fazlasını ne bekliyor ne de talep ediyordum.

*

Yüzünü örtemeyen kısa dağınık saçları  ve çıplak sırtını izlerken ellerimi başımın arkasına almış, başımı onun olduğu tarafa çevirmiştim.

Gece, birbirimizi doyana kadar öpmüş, sevmiş, sevişmiştik.

Buna rağmen ona bakarken hissettiklerimde hiçbir azalma olmamıştı.

İçinde bulunduğum duruma alışmayı bir kenara bırakıp Theo'yu tanımaya başladığım ilk zamanlarda onunla böyle bir yakınlığımın olacağını aklımın ucundan bile geçirmemiştim.

Tartışmaktan ileri gitmeyen konuşmalarımız onu tanıma dürtümü engellese de, zamanla onu, konuşmalarını, tavrını, hatta en küçük hareketlerini  incelemeye başlamıştım.

Ancak bu süreç, şimdiki duygularımla hatırladığım kadar basit değildi. Birini gerçekten sevmenin varlığından bu zamana dek haberim olmadığı için yaşadıklarımı sorgulamaktan, yorumlamaktan, yanlış düşündüğümü ısrarla kendime inandırmaya çalışmaktan o kadar yorulmuştum ki; Onunla tartışmayı sürdürerek bir nevi kendimle savaşmaya başlamıştım.

The Love You Have In YouKde žijí příběhy. Začni objevovat